Lemalar | Yirmialtıncı Lema | 253
(222-267)

Yoksa gençlere benzemeye çalışmak ve onların sarhoşça gafletlerine başını sokup ihtiyarlığını unutmakla değildir.

-Ev kema kal meâlindeki Hadîsi düşününüz. Yâni: “Gençlerinizin en iyisi, temkinde ve sefahetlerden çekilmekte ihtiyarlara benzeyenlerdir. Ve ihtiyarlarınızın en fenası, sefahette ve başını gaflete sokmakta gençlere benzeyenlerdir.”

Ey kardeşlerim ihtiyarlar ve hemşîre ihtiyareler! Hadîs-i Şerifte vardır ki: “Altmış yetmiş yaşlarında ihtiyar bir mü’min, dergâh-ı İlâhîyyeye elini kaldırıp duâ ederken, Rahmet-i İlâhîyye onun elini boş döndürmeye hicab ediyor.” Mâdem rahmet size karşı böyle hürmet ediyor.. siz de rahmetin bu hürmetini ubudiyetinizle ihtiram ediniz.

ON DÖRDÜNCÜ RİCA: Dördüncü Şua olan Âyet-i Nûriye-i Hasbiyyenin başının hulâsası diyor ki: Bir zaman ehl-i dünya beni herşeyden tecrid ettiklerinden, beş çeşit gurbetlere düşmüştüm. Sıkıntıdan gelen bir gaflet ile, Risâle-i Nûr’un teselli verici ve meded edici nurlarına bakmayarak, doğrudan doğruya kalbime baktım ve ruhumu aradım. Gördüm ki; gâyet kuvvetli bir aşk-ı beka ve şedid bir muhabbet-i vücûd ve büyük bir iştiyak-ı hayat ve hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir fakr, bende hükmediyordu. Halbuki müdhiş bir fena, o bekayı söndürüyor. O hâletimde, yanık bir şâirin dediği gibi dedim:

“Dil bekası, Hak fenâsı istedi mülkü tenim
Bir devâsız derde düştüm, ah ki Lokman bîhaber.”

Me’yûsane başımı eğdim; birden imdâdıma geldi, “Beni dikkatle oku!” dedi. Ben de günde beş yüz def’a okudum. Okudukça, yalnız ilmelyakîn ile değil, aynelyakîn ile çok kıymetdar envârından dokuz mertebe-i hasbiyye bana inkişaf etti.

Birinci Mertebe-i Nûriye-i Hasbiyye: Bendeki aşk-ı beka; bendeki bekaya değil, belki sebebsiz ve bizzat mahbub olan kemâl-i mutlak sâhibi, Zât-ı Zülkemâlin ve Zülcelâlin bir isminin cilvesinin mâhiyetimde bir gölgesi bulunduğundan, fıtratımda o Kâmil-i Mutlakın varlığına ve kemâline ve bekasına müteveccih olan muhabbet-i fıtriye, gaflet yüzünden yolunu şaşırmış, gölgeye yapışmış, âyinenin bekasına âşık olmuştu, ­geldi, perdeyi kaldırdı.

Səs yoxdur