Lemalar | Yirmisekizinci Lema | 274
(268-283)

” Mustafa Sabri gerçi müdafaatında Mûsa Bekuf’e nisbeten haklıdır, fakat Muhyiddin gibi Ulûm-u İslâmiyenin bir mu’cizesi bulunan bir zâtı tezyifte haksızdır. Evet Muhyiddin, kendisi hâdî ve makbûldür. Fakat her kitabında mühdî ve mürşid olamıyor. Hakâikte çok zaman mizansız gittiğinden, kavâid-i Ehl-i Sünnete muhalefet ediyor. Ve ba’zı kelâmları, zâhiri dalâlet ifade ediyor. Fakat kendisi dalâletten müberrâdır. Ba’zan kelâm küfür görünür; fakat sâhibi kâfir olamaz. Mustafa Sabri bu noktaları nazara almamış. Kavâid-i Ehl-i Sünnete taassub cihetiyle ba’zı noktalarda tefrit etmiş. Mûsa Bekûf ise, ziyâde teceddüde taraftar ve asrîliğe mümaşatkâr efkârıyla çok yanlış gidiyor. Ba’zı hakâik-i İslâmiyeyi yanlış te’viller ile tahrif ediyor... Ebu-l Alâ-i Maarrî gibi merdud bir adamı, muhakkikînlerin fevkinde tuttuğundan ve kendi efkârına uygun gelen Muhyiddin’in Ehl-i Sünnete muhalefet eden mes’elelerine ziyâde tarafdarlığından, ziyâde ifrat ediyor...

yâni: “Bizden olmayan ve makamımızı bilmiyen, kitablarımızı okumasın, zarar görür.” Evet bu zamanda Muhyiddin’in kitabları, hususan Vahdetü’l-Vücûda dâir mes’elelerini okumak, zararlıdır.

S a i d N u r s î


* * *

Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbâl ve akibet-bînlik adesesiyle, gâyet şa’şaalı bir gece bayramında, hapishâne penceresinden bakarken, nazar-ı hayalime inkişaf eden bir vaziyeti beyân ediyorum. Sinemada, eski zamanda mezaristanda yatanların vaziyet-i hayatiyeleri göründüğü gibi, yakın bir istikbâlde mezaristan ehli olanların, müteharrik cenazelerini görmüş gibi oldum. O gülenlere ağladım. Birden bir tevahhuş, bir acımak hissi geldi. Aklıma döndüm, hakîkattan sordum: “Bu hayal nedir?” Hakîkat dedi ki: “Elli sene sonra, bu kemâl-i neş’e ile gülen ve eğlenen zavallılardan, elliden beşi, beli bükülmüş yetmiş yaşlı ihtiyarlar gibi; kırk beşi, mezaristanda çürümüş bulunacaklar. O güzel sîmalar, o neş’eli gülmeler, zıdlarına inkılab etmiş olacaklar.

kaidesiyle; mâdem yakında gelecek şeylerin gelmiş gibi görülmesi bir derece hakîkattır; elbette gördüğün hayal değildir.

Səs yoxdur