Lemalar | Otuzuncu Lema | 307
(304-356)

Eğer herbiri birer bürhan-ı bâhir-i Vahdâniyet olan o yüzer geniş fiillerden tek birisi Vâhid-i Ehad’e verilmezse, yüzer vecihte muhâller lâzım gelir. Meselâ: Onlardan değil hikmet, inâyet, rahmet, iaşe, ihyâ gibi bedihî hakîkatlar ve vahdanî deliller, belki yalnız tanzif fiili kâinat Hâlıkına verilmezse, o vakit ehl-i dalâletin o meslek-i küfrîsinde lâzım gelir ki: Ya tanzif ile alâkadar zerreden, sinekten tut tâ unsurlara, yıldızlara kadar bütün mahlûkatın her biri koca kâinatın tezyînini ve tevzînini ve tanzimini ve tanzifini bilecek, düşünecek ve ona göre davranacak bir kabiliyette olacak.. veyahud Hâlık-ı Âlem’in sıfât-ı kudsiyesi kendisinde bulunacak.. veyahud bu kâinatın tezyînat ve tanzifatı ve vâridat ve masarıfının müvâzenelerini tanzim etmek için, kâinat büyüklüğünde bir meclis-i meşveret bulundurulacak.. ve hadsiz zerreler, sinekler, yıldızlar o meclisin âzaları olacak ve hâkeza.. bunlar gibi hurafeli, safsatalı yüzer muhâller bulunacak. Tâ ki, her tarafta görünen ve müşahede olunan umûmî ve ihâtalı ulvî tezyin ve tathir ve tanzif vücûd bulabilsin. Bu ise bir muhâl değil, belki yüz bin muhâl ortaya girer. Evet, eğer gündüzün ziyâsı ve zemîndeki umum parlak şeylerde temessül eden hayalî Güneşçikler Güneş’e verilmezse ve bir tek Güneş’in cilve-i in’ikasıdır denilmezse, o vakit zemîn yüzünde parlayan bütün cam parçalarında ve su katrelerinde ve kar’ın şişeciklerinde, belki havanın zerrelerinde birer hakîki Güneş bulunmak lâzım gelir. Tâ ki, o umûmî ziyâ vücûd bulabilsin.

İşte hikmet dahi bir ziyâdır.. rahmet-i muhita bir ziyâdır.. tezyin, tevzin, tanzim, tanzif muhit birer ziyâdırlar ki, o Şems-i Ezelî’nin şuâlarıdırlar. İşte gel, bak; dalâlet ve küfür nasıl hiç çıkılmaz bataklığa girer. Ve dalâletteki cehalet, ne derece ahmakane olduğunu gör, “ELHAMDÜLİLLAHİ ALÂ DİNİ’LİSLÂM VE KEMÂLİ’LÎMAN” de.

Evet kâinat sarayını tertemiz tutan bu ulvî, umûmî tanzif; elbette İsm-i Kuddûs’ün cilvesi ve muktezasıdır. Evet, nasılki bütün mahlûkatın tesbihatları İsm-i Kuddûs’e bakar; öyle de bütün nezafetlerini de, Kuddûs ismi ister. (Hâşiye) Nezafetin bu kudsî intisâbındandır ki;

Hadîsi, nezafeti îmanın nurundan saymış.
Âyeti dahi, tahareti muhabbet-i İlâhîyyenin bir medârı göstermiş...
---------------------------------------------------------
(Hâşiye): Kötü hasletler, bâtıl itikadlar, günahlar, bid’alar; ma’nevî kirlerden olduklarını unutmamalıyız...

Səs yoxdur