Muhakemat | Birinci Makale | 17
(4-66)

Zîra güzel bir sıfat veya ulvî bir san’atla meşhur olan bir adam, hüsnü surînin maverasını görmek şanından olan nazar-ı san’atperverânesine haksız olarak ona isnad olunan emir arz edilip gösterilir ise; “Senin dest-i hattındır” denilir ise; o emir san’atın tenasüb ve müvazenesinden nâşi olan güzelliğini ihlâl ettiği için, reddedip i’raz ve teberri edecektir. “Hâşâ ve kellâ” diyecektir. Bu seciyeye bina ile meşhur kâideye ”Birşey sâbit olsa, levazımıyla sâbit olur.” istinâden insanlar o şahs-ı meşhurda tahayyülâtlarına bir nizam verdirmek için muztardırlar ki; çok kuvvet ve azamet ve zekâ gibi levazım-ı hârikulâdeyi isnad etsinler, tâ o şahsın cümle mensubatına merciiyeti mümkün olabilsin. O halde o adam bir ucûbe olarak zihinlerinde tecessüm eder. Eğer istersen hayalât-ı Acemâne içinde perverde olan Rüstem-i Zâl’in timsal-i ma’nevîsine bak, gör.. ne ucûbedir! Zîra şecaatle müştehir olduğundan ve hiç İranîler tazyikatından kurtulamayan istibdâd sırrıyla ve şöhret kuvvetiyle İranîlerin mefahirini gasb u garat ederek büyülttü. Hayallerde büyüyüp şişti. Yalan, yalana mukaddeme olduğu için şu hârikulâde şecaat hârikulâde bir ömür ve dehşetli bir kamet ve onların levazım ve tevâbi’leri olan çok emirleri toplayıp, içinde o hayal-i hâil nara vurarak “Ben nev’un münhasırun fi’şşahsım” der. Gulyabanî gibi hurafatı arkasına takarak, dillerin destanlarında dönüyor. Emsâline dahi meydan açar.

Ey hakîkatı çıplak görmek isteyen zât! Bu mukaddemeye dikkat et; zîra hurâfatın kapısı bu yerden açılır. Ve bab-ı tahkik dahi bunun ile sed olur. Hem de kıssadan hisse ve meylü’t-terakkiyle mütekaddimînin esasları üzerine bina ve seleflerin mevrusatında tasarruf ve ziyâdeye cesâret bu şûristanda mahvolur. Eğer istersen meşhur Molla Nasreddin Efendi’ye de: “Bu garîb sözler umumen senin midir?” Elbette sana diyecektir: “Şu sözler ciltleri dolduruyor. Epeyce ömür ister. Zîra bütün sözlerim nevadirden değildir. Ben hocayım. Onların zekatını da bana verseler razıyım ve kâfidir. Fazlasını istemem. Zîra zarafetimi tabiîlikten çıkarıp tasannua kalbeder.” Yâhu, bu kökten hurafat ve mevzuat biter ve tenebbüt eder ve doğru şeyin kuvvetini bitirir.

Səs yoxdur