Şualar | OnBirinci Şuâ | 261
(205-299)

Fakat ba’zı ârızalar meydan vermediler. Tahmin ederim ki, birinci nokta kâfi bir mikyas olmasından, daha, zekilere ziyâde îzaha ihtiyaç kalmadı. Ve tam anlaşıldı ki; bir müslüman bir hakîkat-ı îmaniyeyi inkâr etse, küfr-ü mutlaka düşer. Çünkü başka dinlerin icmallerine mukabil, İslâmiyet’te tam îzahat verilmiş. Rükünler birbiriyle zincirlenmiş. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ı tanımayan, tasdik etmeyen bir müslüman, Allah’ı da (sıfâtıyla) daha tanımaz ve âhireti bilmez. Bir müslümanın îmanı o kadar kuvvetli ve sarsılmaz hadsiz hüccetlere dayanıyor ki, inkârda hiçbir özür kalmıyor. Âdeta akıl, kabulde mecbûr oluyor.

ÜÇÜNCÜ NOKTA: Bir zaman “Elhamdülillâh” dedim. Onun hadsiz geniş ma’nasına mukabil gelecek bir ni’met aradım. Birden bu cümle hatıra geldi:

Ben de baktım; tam mutabıktır. Şöyle ki:..................................................

* * *

Səs yoxdur