Şualar | Onİkinci Şuâ | 314
(300-322)

“Said’in ve Risâle-i Nur şâkirdlerinin yazılarında; dini, mukaddesatı âlet edip, devletin emniyetini ihlâle teşvik veya bir cemiyet kurmak ve hükümete karşı bir su-i maksadı bulunmak kasdında olduğunu gösterir bir sarahat ve emâre olmadığını ve Said’in şâkirdleri, muhaberelerinde hükümete karşı kötü bir kasd beslemek, bir cemiyet kurmak veya tarîkat gütmek fikriyle hareket etmedikleri anlaşılmaktadır.” diye müttefikan karar vermişler.

Hem ehl-i vukuf “Said Nursî’nin yüzde doksan risâlesi, hem samimî, hem hasbî, hem ilim ve hakîkat ve din esaslarından hiçbir cihetle ayrılmamışlar; bunlarda, dini âlet etmek veya cemiyet teşkil etmeye emniyeti ihlâl hareketinin bulunmadığı sarihtir. Şâkirdlerin birbiriyle ve Said Nursî’yle muhabere mektubları da bu nevidendirler. Beş-on mahrem ve şekvalı ve gayr-ı ilmî olan risâlelerden başka bütün risâleleri herbiri bir âyetin tefsiri ve bir hadîs-i şerifin hakîkatı nâmına yazılmışlardır. Din, îman, Allah, peygamber, âhiret akidelerini ve ibarelerini açıkça anlatmak için temsiller ile yazılmış ve ilmî görüşleri ve ihtiyarlara ve gençlere ahlâkî öğütler ve hayat tecrübesinden alınmış ibretli vak’aları ve faideli menkıbeleri ihtiva eden mevcudun yüzde doksanını teşkil eden risâlelerdir. Hükümete ve idareye ve asayişe ilişecek hiçbir ciheti yoktur.” diye müttefikan karar vermişlerdir.

İşte, makam-ı iddia, bu yüksek ehl-i vukufun raporuna bakmayarak eski ve müşevveş ve nâkıs rapora binâen acîb tarzlarda bizi ittiham etmesinden hakîkaten fevkalhad müteessir bulunmaktayız. Bu insaflı mahkemenin müsellem insaflarına elbette yakıştırmayız. Hatta (temsilde hatâ olmasın) bir bektaşiye: “Ne için namaz kılmıyorsun?” demişler. O da: “Kur’ânda


var” demiş. Ona demişler: “Bunun arkasını, yâni



’yı da oku” denildiğinde: “Ben hâfız değilim.” demiş olması kabilinden, Risâle-i Nur’un bir cümlesini tutup o cümleyi tâdil ve neticeyi beyân eden âhirini almayarak aleyhimizde verilmektedir. Takdim edeceğim müdâfaanâmemde, o iddianâmeye karşı mukayese edildiğinde bunun otuz-kırk misâli görülecektir. Bu nümûnelerden lâtif bir vakıayı beyân ediyorum:

Səs yoxdur