Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım - İlk Hayatı | 115
(30-149)

— Beni herhalde tanımadılar?

Bediüzzaman:

— Tanıyorum, Nikola Nikolaviç’tir.

Kumandan:

— Şu halde Rus ordusuna, dolayısiyle Rus Çarına hakaret ediyorlar.

Bediüzzaman:

— Hakaret etmedim. Ben bir Müslüman âlimiyim. Îmanlı bir kimse, Cenâb-ı Hakkı tanımayan bir adamdan üstündür. Binâenaleyh, ben sana kıyam etmem, der.

Bunun üzerine Bediüzzaman divan-ı harbe verilir. Birkaç zabit arkadaşı, hemen özür dileyerek vahîm neticenin önlenmesine çalışmasını istirham ederler.

Fakat Bediüzzaman:

— Bunların idam kararı, benim ebedî âleme seyahat etmem için bir pasaport hükmündedir, deyip kemâl-i izzet ve şecaatle hiç ehemmiyet vermez.

Nihayet idamına karar verilir. Hüküm infaz edileceği vakit, namaz kılmak için müsaade ister; vazîfe-i diniyesini ifadan sonra, atılacak kurşunlara göğsünü gereceğini beyân eder. Tam bu esnada, namazını eda ederken, Rus kumandanı gelerek, Bediüzzaman’dan özür dileyip:

— O hareketinizin, mukaddesatınıza olan bağlılıktan ileri geldiğine kanaat getirdim, rica ederim, beni affediniz. Diyerek verilen idam hükmünü geri aldırır.

* * *

Bediüzzaman, iki buçuk sene kadar Sibirya taraflarında esarette kalır. Bütün hayatını, fisebilillâh Kur’âna, İslâmiyete, Sünnet-i Seniyenin ihyasına hasr ve vakfeden bu fedakâr-ı İslâm, buralarda da katiyen boş durmaz. İçerisinde bulunduğu muhiti tenvir ve irşad için çalışır. Bu müddet içinde kendisiyle beraber esarette bulunan zabitlere dersler veriyordu. Bir gün, doksan zabit arkadaşına ders verdiği sırada, bir Rus kumandanı gelir. “Siyasî ders veriyor” diye dersine mâni olursa da, faaliyetinin dîni, ilmi, içtimaî olduğunu öğrenince serbest bıraktırır.

Səs yoxdur