Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım - İlk Hayatı | 132
(30-149)

Dedim:

— Çünkü beş menfi esas üzerine teessüs etmiştir. Nokta-i istinâdı kuvvettir. O ise, şe’ni, tecavüzdür... Hedef-i kasdı, menfaattır. O ise, şe’ni, tezâhumdur... Hayatta düstûru, cidaldir. O ise, şe’ni, tenazudur... Kitleler mâbeynindeki râbıtası, âheri yutmakla beslenen unsuriyet ve menfî milliyettir. O ise, şe’ni, böyle müdhiş tesadümdür. Câzibedar hizmeti, heva ve hevesi teşci ve arzularını tatmin ve metâlibini teshildir. O heva ise, şe’ni, insaniyeti derece-i melekiyeden dereke-i kelbiyete indirmektir. İnsanın mesh-i ma’nevîsine sebeb olmaktır. Bu medenîlerden çoğu, eğer içi dışına çevrilse, kurt, ayı, yılan, hınzır, maymun postu görülecek gibi hayâle gelir. İşte onun için bu medeniyet-i hâzıra; beşerin yüzde seksenini meşakkate, şekâvete atmış; onunu, mümevveh (hayalî) saadete çıkarmış; diğer onu da, beyne-beyne (ikisi ortası) bırakmış. Saadet odur ki; külle ya eksere saadet ola. Bu ise ekall-i kalilindir ki, nev-i beşere rahmet olan Kur’ân, ancak umumun, lâakal ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabul eder. Hem serbest hevânın tahakkümiyle, havâic-i gayr-i zarûriye, havâic-i zarûriye hükmüne geçmişlerdir. Bedeviyette bir adam dört şeye muhtaç iken; medeniyet, yüz şeye muhtaç ve fakir etmiştir. Sa’y, masrafa kâfî gelmediğinden; hileye, harama sevketmekle ahlâkın esasını şu noktadan ifsad etmiştir. Cemâate, nev’e verdiği servet, haşmete bedel; ferdi, şahsı fakir, ahlâksız etmiştir.

Kurûn-u ulânın mecmû-u vahşetini, bu medeniyet bir def’ada kustu!

Âlem-i İslâmın şu medeniyete karşı istinkâfı ve soğuk davranması ve kabülde ıztırabı cây-ı dikkattir. Zîra istiğna ve istiklâliyet hassasiyle mümtaz olan şeriattaki İlâhî hidâyet, Roma felsefesinin dehasiyle aşılanmaz, imtizac etmez, bel’ olunmaz, tâbi olmaz... Bir asıldan tev’em (ikiz) olarak neş’et eden Eski Roma ve Yunan, iki dehalariyle; su ve yağ gibi mürûr-u a’sar (asırlar) medeniyet ve Hıristiyanlığın temzîcine çalıştığı halde, yine istiklâllerini muhafaza, âdeta tenasuhla o iki ruh şimdi de başka şekillerde yaşıyorlar. Onlar, tev’em ve esbâb-ı temzic varken imtizac olunmazsa, şeriatın ruhu olan nûr-u hidâyet, o muzlim, pis medeniyetin esası olan Roma dehasiyle hiçbir vakit mezc olunmaz, bel’ olunmaz...

Dediler:

— Şeriat-ı Garrâdaki medeniyet nasıldır?

Dedim:

Səs yoxdur