Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım - İlk Hayatı | 65
(30-149)

Onların zannını tekzip etmek için, meşrûtiyeti herkesten ziyâde Şeriât nâmına alkışladım. Lâkin yine korktum ki, başka bir istibdât tekrar o zannı tasdik eder diye, ne kadar kuvvetim varsa Ayasofya camiinde meb’usana hitaben feryat ettim. Ve söyledim ki: “Meşrûtiyeti, meşrûiyyet ünvanı ile telâkki ve telkin ediniz. Tâ, yeni ve gizli ve dinsiz bir istibdât, pis eliyle o mübâreki, ağrazına siper etmekle lekedar etmesin. Hürriyeti, âdâb-ı Şeriâtle takyid ediniz; zîra cahil efrat ve avam-ı nâs, kayıtsız hür olsa, şartsız tam serbest olsa, sefih ve itaatsiz olur. Adalet namazında kıbleniz dört mezhep olsun. Tâ ki, namaz sahih ola. Zîra; hakâik-i meşrûtiyetin sarahaten ve zımnen ve iznen dört mezhepten istihracı mümkün olduğunu dâva ettim. Ben ki, bir âdi talebeyim; ulemâya farzolan bir vazifeyi omuzuma aldım, demek cinâyet ettim ki, bu tokadı yedim!

BEŞİNCİ CİNAYET: Gazeteler; iki kıyas-ı fâsid cihetiyle ve haysiyet kırıcı bir neşriyat ile, ahlâk-ı İslâmiyeyi sarstılar ve efkâr-ı umûmîyeyi perîşan ettiler. Ben de, gazetelerle onları reddeden makaleler neşrettim. Dedim ki:

— Ey gazeteciler! Edibler edebli olmalı; hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddib olmalı. Ve onların sözleri, kalb-i umûmî-i müşterek-i milletten, bitarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnâmesini, vicdanınızdaki hiss-i diyânet ve niyet-i hâlisa tanzim etmeli. Halbuki siz, iki kıyas-ı fâsidle, yâni: Taşrayı İstanbul’a ve İstanbul’u Avrupa’ya kıyas ederek efkâr-ı umûmîyeyi bataklığa düşürdünüz; ve şahsî garazları ve fikr-i intikamı uyandırdınız. Zîra elifba okumayan çocuğa felsefe-i tabiiye dersi verilmez! Ve erkeğe, tiyatrocu karı libası yakışmaz! Ve Avrupa’nın hissiyatı, İstanbul’da tatbik olunmaz! Akvamın ihtilâfı; mekânların ve aktârın tehalüfü, zamanların ve asırların ihtilâfı gibidir. Birisinin libası, ötekinin endamına gelmez. Demek, Fransız Büyük İhtilâli, bize tamamen hareket düstûru olamaz! Yanlışlık, tatbik-i nazariyat ve mukteza-yı hâli düşünmemekten çıkar.

Ben ki, ümmî bir köylüyüm, böyle cerbezeli ve mugalâtalı ve ağrazlı muharrirlere nasihat ettim. Demek cinâyet işledim (!)..

ALTINCI CİNAYET: Kaç def’a, büyük içtimalarda heyecanları hissettim, korktum ki, avâm-ı nâs, siyasete karışmakla asayişi ihlâl etsinler.

Səs yoxdur