Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım - İlk Hayatı | 81
(30-149)

aks-i sadâsı onların lîsanlarından çıkıp seyr ü seyelân ederek çeşid çeşid sadâlarla dünyayı güm güm ile ihtizaza getiren o sadânın tecessüm ve intibaiyle umum kütüb-ü İslâmiyeyi bir tanbur ve kanunun bir teli ve bir şeridi hükmüne getiren ve herbir tel bir nev’i ile onu ilân eden, o sada-yı semavî ve ruhanîyi kalbin kulağı ile işitmiyen veya dinlemiyen, acaba o sadâya nisbeten sivrisinek gibi bir emîrin demdemelerini ve karasinekler gibi bir hükümetin adamlarının vızvızlarını işitecek midir?

.........................................................................................

S— Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hatta, âdeta; hürriyette, insan her ne sefahet ve rezalet işlerse, başkasına zarar etmemek şartiyle birşey denilmez, diye bize anlatmışlar. Acaba böyle midir?

C— Öyleler, hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahânesi gibi hezeyan ediyorlar. Zîra; nâzenin hürriyet, âdab-ı Şeriâtla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır. Yoksa, sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıkdır, şeytanın istibdâdıdır, nefs-i emmâreye esir olmakdır Hürriyet-i umûmî efrâdın zerrât-ı hürriyatının muhassalıdır. Hürriyetin şe’ni odur ki; ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın.

Fakat, ey göçerler! Sizde olan yarı hürriyettir, diğer yarısı da başkasının hürriyetini bozmamaktır. Hem de kût-u lâyemut ve vahşetle âlûde olan hürriyet, sizin dağ komşularınız olan hayvanlarda da bulunuyor. Vâkıa, şu biçâre vahşi hayvanların bir lezzeti ve tesellisi varsa, o da hürriyetleridir. Lâkin; Güneş gibi parlak, rûhun mâşukası ve cevher-i insaniyetin küfvü o hürriyettir ki, Saadet Saray-ı Medeniyette oturmuş ve mârifet ve fazilet ve İslâmiyet terbiyesiyle ve hulleleriyle mütezeyyine olan hürriyettir.

.............................................................

S— Nasıl hürriyet îmanın hassasıdır?

C— Zîra, rabıta-i îman ile Sultan-ı Kâinata hizmetkâr olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdâdı altına girmeye o adamın izzet ve şehamet-i îmaniyesi bırakmadığı gibi, başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeyi dahi o adamın şefkat-i îmaniyesi bırakmaz!

Səs yoxdur