Tarihçe-i Hayat | İkinci Kısım - Barla Hayatı | 193
(150-214)

İşte siz dahi, dördüncü bir Kerâmet-i Kur’âniyye’yi isbat ettiniz. Husrev gibi, kendine tenbel diyen ve beş senedir Sözler’i işittiği halde yazmaya cidden tenbellik edip başlamıyan bir kardeşimiz, bir ayda on dört kitabı güzel ve dikkatli yazması, şüphesiz dördüncü bir kerâmet-i esrâr-ı Kur’âniyyedir. Husûsan Otuz Üçüncü Mektub olan Otuz Üç Pencerelerin kıymeti tamamen takdir edilmiş ki, gâyet dikkatle ve güzel yazılmış. Evet o risâle, Mârifetullah ve Îman-ı Billâh için en kuvvetli ve en parlak bir risâledir. Yalnız baştaki pencereler gâyet icmal ve ihtisar ile gidilmiştir; fakat gittikçe inkişaf eder; daha ziyâde parlar. Zaten sâir te’lifata muhalif olarak ekser “Söz”lerin başları mücmel başlar, gittikçe genişlenir, tenevvür eder.

* * *

Yirmi Sekizinci Mektubun Yedinci Mes’elesi


Şu mes’ele “Yedi İşâret”tir.

Evvelâ tahdîs-i ni’met sûretinde birkaç sırr-ı inâyeti izhâr eden “Yedi Sebeb”i beyân ederiz.

Birinci Sebeb: Eski Harb-i Umumîden evvel ve evâilinde, bir vâkıa-i sâdıkada görüyorum ki: Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağının altındayım. Birden o dağ, müthiş infilâk etti; dağlar gibi parçaları, dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki, merhum vâlidem yanımdadır. Dedim: “Ana, korkma! Cenâb-ı Hakkın emridir; O Rahîmdir ve Hakîmdir” Birden o hâlette iken, baktım ki mühim bir Zât, bana âmirane diyor ki: “İ’caz-ı Kur’ânı beyân et.” Uyandım, anladım ki bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılâbdan sonra, Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’âna hücum edilecek; i’câzı Onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’cazın bir nev’ini şu zamanda izharına -haddimin fevkınde olarak- benim gibi bir adam namzed olacak ve namzed olduğumu anladım.

Səs yoxdur