Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 339
(281-398)

Her bahara, bir vagon gibi, hazine-i gaybdan yüz bin nevi et’ime ve levazımat, kemâl-i intizam ile yüklenip zîhayata gönderiliyor. Ve bilhassa o erzak paketleri içinde yavrulara gönderilen süt konserveleri ve validelerinin şefkatli sinelerinde asılan şekerli süt tulumbacıklarını göndermek, o kadar şefkat ve merhamet ve hikmet içinde görünüyor ki, bilbedâhe bir Rahmân-ı Rahîm’in gâyet müşfikâne ve mürebbiyâne bir cilve-i rahmeti ve ihsanı olduğunu isbat eder.

Elhâsıl; Bu sahife-i hayatiye-i bahariye, Haşr-i Âzamın yüz bin nümûnelerini ve misallerini göstermekle,


âyetini maddeten gâyet parlak tefsir ettiği gibi; bu âyet dahi, bu sahifenin ma’nalarını mu’cizane ifade eder. Ve arzın, bütün sahifeleriyle, arzın büyüklüğü nisbetinde ve kuvvetinde



dediğini anladı.

İşte küre-i arzın yirmiden ziyâde büyük sahifelerinden birtek sahifenin yirmi veçhinden birtek veçhinin muhtasar şehâdeti ile, o yolcunun sâir vecihlerin sahifelerindeki müşahedatı ma’nasında olarak ve o müşahedatları ifade için, Birinci Makamın Üçüncü Mertebesinde böyle denilmiş:

Səs yoxdur