Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım - Denizli Hayatı | 437
(399-452)

Hem nasıl ki: Bir hârika şehirde milyonlar elektrik lâmbaları hareket ederek heryeri gezerler, yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektrik lâmbaları ve fabrikası; şeksiz, bedahetle, elektriği idare eden ve seyyar lâmbaları yapan ve fabrikayı kuran ve iştial maddelerini getiren bir mucizekâr ustayı ve fevkalâde kudretli bir elektrikçiyi hayretler ve tebriklerle tanıttırır, “Yaşasınlar!” ile sevdirir; aynen öyle de: Bu âlem şehrinde dünya sarayının damındaki yıldız lâmbaları, bir kısmı kozmoğrafyanın dediğine bakılsa, küre-i arzdan bin def’a büyük ve top güllesinden yetmiş def’a süratli hareket ettikleri halde; intizamını bozmuyor, birbirine çarpmıyor, sönmüyor, yanmak maddeleri tükenmiyor. Okuduğunuz kozmoğrafyanın dediğine göre, küre-i arzdan bir milyon def’adan ziyâde büyük ve bir milyon seneden ziyâde yaşıyan ve bir misafirhâne-i rahmaniyyede bir lâmba ve bir soba olan Güneşimizin yanmasının devamı için her gün küre-i arzın denizleri kadar gazyağı ve dağları kadar kömür veya bin arz kadar odun yığınları lâzımdır ki, sönmesin. Ve onu ve onun gibi ulvî yıldızları gazyağsız, odunsuz, kömürsüz yandıran ve söndürmeyen ve beraber ve çabuk gezdiren ve birbirine çarptırmayan bir nihayetsiz kudreti ve saltanatı ışık parmaklariyle gösteren bu kâinat şehr-i muhteşemindeki dünya sarayının elektrik lâmbaları ve idareleri, ne derece o misalden daha büyük, daha mükemmeldir; o derecede, sizin okuduğunuz veya okuyacağınız fenn-i elektrik mikyasiyle, bu meşher-i âzam-ı kâinatın Sultanını, Münevvirini, Müdebbirini, Sâniini, o nurânî yıldızları şâhid göstererek tanıttırır, tesbihatla takdisatla sevdirir, perestiş ettirir.

Hem meselâ: Nasılki bir kitap bulunsa ki; Bir satırında bir kitap ince yazılmış ve herbir kelimesinde ince kalemle bir Sûre-i Kur’âniye yazılmış, gâyet mânidar ve bütün mes’eleleri birbirini te’yid eder ve kâtibini ve müellifini fevkalâde meharetli ve iktidarlı gösteren bir acib mecmûa; şeksiz, gündüz gibi, kâtip ve musannifini kemâlatiyle, hünerleriyle bildirir, tanıttırır. “Mâşaallah, Bârekâllah” cümleleriyle takdir ettirir; aynen öyle de: Bu kâinat kitab-ı kebîri ki, birtek sahifesi olan zemin yüzünde ve birtek forması olan baharda üç yüz bin ayrı ayrı kitaplar hükmündeki üç yüz bin nebatî ve hayvanî taifeleri beraber, birbiri içinde yanlışsız, hatasız karıştırmıyarak, şaşırmayarak, mükemmel, muntazam..

Səs yoxdur