Tarihçe-i Hayat | Yedinci Kısım - Afyon Hayatı | 550
(541-611)

O puslayı imza ettirmek için hiç kimseyi bulamayıp, sonra yabanî ve sarhoş bir adamı yakalamışlar, tehditkârâne, “Gel bunu imza et!” demişler. O da demiş: “Tevbeler tevbesi olsun! Bu acib yalanı kim imza edebilir?” Onları, puslayı yırtmağa mecbûr etmiş.

İkinci bir nümûne: Bilmediğim ve şimdi dahi tanımadığım bir zât, atını, beni gezdirmek için vermiş. Ben de rahatsızlığım için teneffüs kasdı ile, ekser günlerde, yazda bir iki saat gezerdim. O at ve araba sâhibine elli liralık kitab vermiye söz vermiştim: Tâ kaidem bozulmasın ve minnet altına girmiyeyim. Acaba bu işte hiçbir zarar ihtimali var mı? Halbuki; “O at kimindir?” diye, elli def’a bizlerden hem vâli, hem adliyeciler, hem zâbıta ve polisler sordular. Gûya büyük bir hâdise-i siyasiye ve asâyişe temas eden bir vâkıadır. Hatta bu ma’nasız soruşların kesilmesi için iki zât hamiyyeten biri, “At benimdir”, diğeri, “Araba benimdir” dedikleri için ikisini de benimle beraber tevkif ettiler. Bu nümûnelere kıyasen, çok çocuk oyuncaklarına seyirci olup gülerek ağladık ve anladık ki, Risâle-i Nur’a ve şâkirdlerine ilişenler maskara olurlar...

O nümûnelerden lâtif bir muhavere: Benim tevkif kâğıdımda sebeb, emniyeti ihlâl suçu yazıldığından, ben daha o puslayı görmeden müddei umuma dedim: “Seni geçen gece gıybet ettim.” Emniyet müdürü hesabına beni konuşturan bir polise: “Eğer bin müddeiumûmî ve bin emniyet müdürü kadar bu memlekette emniyet-i umûmîyeye hizmet etmemiş isem, üç def’a Allah beni kahretsin” dedim.

Sonra bu sırada, bu soğukta, en ziyâde istirahata ve üşümemeğe ve dünyayı düşünmemeğe muhtaç olduğum bir hengâmda, garazı ve kasdı ihsas eder bir tarzda, beni bu tahammülün fevkinde bu tehcir ve tecrid ve tevkif ve tazyîka sevkedenlere, fevkalâde iğbirar ve kızmak geldi. Bir inâyet, imdada yetişti. Ma’nen kalbe ihtar edildi ki: İnsanların sana ettikleri ayn-ı zulümlerinde, ayn-ı adalet olan Kader-i İlâhînin büyük bir hissesi var ve bu hapiste yiyecek rızkın var. O rızkın seni buraya çağırdı. Ona karşı rıza ve teslim ile mukabele lâzım. Hikmet ve rahmet-i Rabbânîyenin dahi büyük bir hissesi var ki, bu hapistekileri nurlandırmak ve tesellî vermek ve size sevab kazandırmaktır. Bu hisseye karşı, sabır içinde, binler şükretmek lâzımdır.

Səs yoxdur