Tarihçe-i Hayat | Yedinci Kısım - Afyon Hayatı | 568
(541-611)

onların bir kısım medihlerini Nurlara çevirip bütün bütün reddetmediği halde, onun bu yaşta ve kabir kapısındaki hizmet-i îmaniyesini dünya cihetine çevirmeğe çalışan ba’zı resmi me’murların; ne derece haktan, kanundan insaftan uzak düştükleri anlaşılır. Son sözüm



dur.


* * *

Afyon Mahkemesine ve Ağır Ceza Reisine beyan ediyorum ki:

Eskiden beri fıtratımda tahakkümü kaldıramadığım için dünyaya karşı alâkamı kesmiştim. Şimdi o kadar ma’nasız, lüzumsuz tahakkümler içinde hayat bana gâyet ağır gelmiş; yaşayamıyacağım. Hapsin haricinde yüzler resmî adamların tahakkümlerini çekmeğe iktidarım yok. Bu tarz hayattan bıktım! Ben sizden bütün kuvvetimle tecziyemi taleb ediyorum! Şimdi kabir elime geçmiyor, hapiste kalmak bana lâzımdır. Makam-ı iddianın asılsız isnad ettiği suçlar, siz de bilirsiniz ki yok; beni cezalandırmaz. Fakat beni ma’nen cezalandıracak vazife-i hakîkiyeye karşı büyük kusurlarım var. Eğer sormak münasib ise sorunuz cevap vereyim.

Evet, büyük kusurlarımdan bir tek suçum, vatan ve millet ve din nâmına mükellef olduğum büyük bir vazifeyi dünyaya bakmadığım için yapmadığımdan, hakîkat noktasında afvolunmaz bir suç olduğuna ve bilmemek bana bir özür teşkil edemediğine şimdi bu Afyon hapsinde kanaatım geldi. Nur Şâkirdlerinin hâlis ve sırf uhrevî, Nurlara ve tercümanına karşı alâkalarına, dünyevî ve siyasî cem’iyyet nâmını verip onları mes’ul etmeğe çalışanların ne kadar hakîkattan ve adaletten uzak düştüklerine karşı üç mahkemenin o cihetde beraat vermesiyle beraber deriz ki:

Hayat-ı içtimâîye-i insaniyenin, husûsan Millet-i İslâmiyenin üssülesası: Akrabalar içinde samîmane muhabbet ve kabile ve taifeler içinde alâkadarane irtibat ve İslâmiyet milliyetiyle mü’min kardeşlerine karşı ma’nevî fedakârane bir alâka ve hayat-ı ebediyesini kurtaran Kur’ân hakîkatlarına ve nâşirlerine sarsılmaz bir râbıta ve iltizam ve bağlılık gibi, hayat-ı içtimâîyeyi esasiyle te’min eden bu râbıtaları inkâr etmekle;

Səs yoxdur