Mirac ve Şakkı Kamer | Otuzbirinci Söz | 12
(3-95)

Hem madem Âdem Aleyhisselâm’dan şimdiye kadar şu münasebete mazhar olanların içinde âsârının şehadetiyle, yani Küre-i Arz’ın nısfını ve nev’-i beşerin humsunu daire-i tasarrufuna aldığı ve kâinatın şekl-i manevîsini değiştirdiği, ışıklandırdığı gibi, en a’zamî bir mertebede o münasebeti Muhammed-i Arabî Sallallahü Aleyhi Vesellem göstermiştir. Öyle ise, o münasebetin en a’zamî bir mertebesinden ibaret olan Mi’rac, ona elyak ve ona evfaktır.

İKİNCİ ESAS

Hakikat-ı Mi’rac nedir?

Elcevab: Zât-ı Ahmediyenin (A.S.M.) meratib-i kemalâtta seyr ü sülûkünden ibarettir. Yani, Cenab-ı Hakk’ın tertib-i mahlukatta tecelli ettirdiği ayrı ayrı isim ve ünvanlarla ve saltanat-ı rububiyetinde teşkil ettiği devair-i tedbir ve icadda ve o dairelerde birer arş-ı rububiyet ve birer merkez-i tasarrufa medar olan bir sema tabakasında gösterdiği âsâr-ı rububiyeti, birer birer o abd-i mahsusa göstermekle, o abdi, hem bütün kemalât-ı insaniyeyi câmi’, hem bütün tecelliyat-ı İlahiyeye mazhar,

Ses Yok