Mirac ve Şakkı Kamer | Otuzbirinci Söz | 5
(3-95)

ile Sure-i : da işaret olunan müntehayı Mi’raca remzeden deki zamir, ya Cenab-ı Hakk’a raci’dir veyahut Peygamberedir (A.S.M.). Peygambere göre olsa, kanun-u belâgat ve münasebet-i siyak-ı kelâm şöyle ifade ediyor ki: Bu seyahat-ı cüz’iyede bir seyr-i umumî ve bir urûc-u küllî var ki; tâ Sidretül Münteha’ya, tâ Kab-ı Kavseyn’e kadar meratib-i külliye-i esmaiyede gözüne, kulağına tesadüf eden âyât-ı Rabbaniyeyi ve acaib-i san’at-ı İlahiyeyi işitmiş, görmüştür, der. O küçük cüz’î seyahatı hem küllî, hem mahşer-i acaib bir seyahatın anahtarı hükmünde gösteriyor.

Eğer zamir, Cenab-ı Hakk’a raci’ olsa, şöyle oluyor ki: Bir abdini bir seyahatta huzuruna davet edip, bir vazife ile tavzif etmek için, Mescid-i Haram’dan mecma-ı Enbiya olan Mescid-i Aksa’ya gönderip, enbiyalarla görüştürüp, bütün Enbiyaların usûlü dinlerine vâris-i mutlak olduğunu gösterdikten sonra, tâ Sidretül Münteha’ya, tâ Kab-ı Kavseyn’e kadar mülk ve melekûtunda gezdirdi.

Ses Yok