aklın ihtiyarı kalmazdı. İman ise, aklın ihtiyarıyladır. Sırr-ı teklif zayi’ olurdu. Eğer sırf bir hâdise-i semaviye olarak gösterilse idi; risalet-i Ahmediye (A.S.M.) ile münasebeti kesilirdi ve onunla hususiyeti kalmazdı.
Elhasıl: Şakk-ı Kamer’in imkânında şübhe kalmadı. Kat’î isbat edildi. Şimdi, vukuuna delalet eden çok bürhanlarından altısına (Haşiye) işaret ederiz. Şöyle ki:
Ehl-i adalet olan sahabelerin, vukuuna icmaı ve ehl-i tahkik umum müfessirlerin, : tefsirinde onun vukuuna ittifakı ve ehl-i rivayet-i sadıka bütün muhaddisînin, pek çok senedlerle ve muhtelif tarîklerle vukuunu nakletmesi ve ehl-i keşif ve ilham bütün evliya ve sıddıkînin şehadeti ve ilm-i Kelâm’ın meslekçe birbirinden çok uzak olan imamların ve mütebahhir ülemanın tasdiki ve nass-ı kat’î ile dalalet üzerine
---------------------------------(Haşiye): Yani, altı defa icma’ suretinde, vukuuna dair altı hüccet vardır. Bu makam çok izaha lâyık iken, maatteessüf kısa kalmıştır.