Miftahul İman | Mukaddeme | 38
(5-99)

bütün kâinatta tecelli eden bütün esmasının cilvesine mazhardır. Âdeta bir nokta-i mihrakıye hükmünde, bütün esma-i hüsnayı birden mahiyetinin âyinesiyle gösterir ve onunla ehadiyet-i İlahiyeyi ilân eder.

Yedinci Fıkra: 

  سِكَّتُهُ فِى ذَاكَ فِى الْكُلِّ وَاْلاَجْزَاءِ خَاتَمُهُ فِى هذَا فِى الْجِسْمِ وَاْلاَعْضَاءِ
Meali şudur ki: Sâni’-i Zülcelal âlem-i ekberin heyet-i mecmuasında bir sikke-i kübrası olduğu gibi, bütün eczasında ve enva’ında dahi birer sikke-i vahdet koymuştur. Âlem-i asgar olan insanın cisminde ve yüzünde birer hâtem-i vahdaniyet bastığı gibi, herbir azasında dahi, birer mührü vahdeti vardır. Evet o Kadîr-i Zülcelal her şeyde, külliyatta ve cüz’iyatta, yıldızlarda ve zerrelerde birer sikke-i vahdet koymuştur ki; ona şehadet eder. Ve birer mührü vahdaniyet basmıştır ki, ona delalet eder. Şu hakikat-ı uzma, Yirmiikinci Söz’de ve Otuzikinci Söz’de ve Otuzüçüncü Mektub’un otuzüç aded Penceresinde gayet parlak ve kat’î bir surette izah ve isbat edildiğinden onlara havale edip, sözü keser, burada hâtime veririz.

Ses Yok