Miftahul İman | Mukaddeme | 67
(5-99)

tebaiyetle sülûk edip kemalâta erişen ve hakikata aynelyakîn yetişen bütün ehl-i tahkik, ittifakla kemalât-ı Muhammediye (A.S.M.) en yüksek derecede bulunduğuna hakkalyakîn tasdikleri ve onun dininden gelen âlem-i İslâm’ın füyuzatı ve koca İslâmiyet’in hakikatları onun hârika kemalâtına delalet eder. Elbette o zât (A.S.M.), bizzât kendi risaletine gayet parlak ve küllî, geniş şehadet eder demektir.

Pekçok kuvvetli şehadetleri ihtiva eden Dördüncü Şehadet:

وَ بِشَهَادَةِ الْقُرْآنِ بِمَا لاَ يُحَدُّ مِنْ حَقَائِقِهِ وَ بَرَاهِينِهِ

Yani: Kur’an-ı Mu’cizül Beyan, hadsiz hakikatlar ve hüccetleriyle risaletine, sadıkıyetine şehadet eder. Evet kırk vecihle mu’cize olduğu Zülfikar Mecmuası’nda isbat edilen ve ondört asrı nurlandıran ve nev’-i beşerin beşten birisini tebeddül etmeyen kanunlarıyla idare eden ve o zamandan şimdiye kadar bütün muarızlara meydan okuyup hiç kimse hattâ bir suresinin mislini getirmeğe cesaret etmeyen ve Âyetül Kübra’da isbat edildiği gibi altı ciheti nuranî,

Ses Yok