Ayetül Kübra | Ayetül Kübra | 111
(5-219)
İkinci Bab

(Berahin-i Tevhidiyeye Dairdir.)

Dünyaya iman için gönderilen ve bütün kâinatta fikren seyahat eden ve herşeyden Hâlıkını soran ve her yerde Rabbini arayan ve hakkalyakîn derecesinde İlahını vücub-u vücud noktasında bulan dünya misafiri, kendi aklına dedi ki: Gel, Vâcibül Vücud Hâlıkımızın vahdet bürhanlarını temaşa için yine beraber bir seyahata gideceğiz.

Beraber gittiler. Birinci menzilde gördüler ki: Kâinatı istila eden dört hakikat-ı kudsiye, vahdeti bedahet derecesinde istilzam edip isterler.

Birinci Hakikat: "Uluhiyet-i mutlaka"dır.

Evet nev’-i beşerin her taifesi birer nevi ibadet ile fıtrî gibi meşgul olması ve sair zîhayatın, belki cemadatın dahi fıtrî hizmetleri birer nevi ibadet hükmünde bulunması ve kâinatta maddî ve manevî bütün nimetlerin ve ihsanların herbiri, bir mabudiyet tarafından,

Ses Yok