Bu risalenin mahall-i zuhuru olan şu memleket muhitinde Risaletün Nur’un sair risaleleri bulunmadığından ve ihtiyarsız olarak burada te’lif edildiğinden, Âyetül Kübra gibi risalelerde, zahirî bir tekrar suretinde başka Sözlerin ve Lem’aların bir kısım mühim mes’eleleri zikredilmiş ve buralardaki şakirdlere nisbeten herbiri birer küçük Risaletün Nur hükmüne geçmek hikmetiyle böyle yazdırılmış.
Bu müsveddenin birinci tebyizi bir mübarek zât tarafından oldu. O zâtın tevafuktan haberi yokken yazdığı nüshada, kayda lâyık şöyle latif ve manidar bir tevafuk gördük ki: O nüshanın satırları başında "Elif"ler altıyüz altmışaltı olarak yazılmıştır. Bu hal ise, Hazret-i İmam-ı Ali (Radıyallahü Anh) tarafından bu hususî risaleye verilen Âyetül Kübra namının cifrî ve ebcedî makamı olan altıyüz altmışaltı adedine tam tamına muvafakatı ve mutabakatı ile, bu risalenin bu nâma liyakatını gösterir. Hem âyât-ı Kur’aniyenin adedi olan altıbin altıyüz altmışaltının dört mertebesinden üç mertebesine tevafuku dahi, bu risalenin, âyâtın bir lem’ası olduğuna bir işarettir diye telakki ettik.
Said Nursî