Madem delildir; biz o delilin hüccet ve istikametine ve sıdk ve hakkaniyetine, onbeş esasta işaret ederiz:
Birinci Esas: Hem zâtıyla, hem lisanıyla, hem delalet-i haliyle, hem kaliyle kâinatın Sâniine delalet eden şu delil; hem hakikat-ı kâinatça musaddak, hem sadıktır. Çünki bütün mevcudatın vahdaniyete delaletleri, elbette vahdaniyeti söyleyen zâtı tasdik hükmündedir. Demek söylediği dava da, umum kâinatça musaddaktır. Hem beyan ettiği kemal-i mutlak olan vahdaniyet-i İlahiye ve hayr-ı mutlak olan saadet-i ebediye, bütün hakaik-i âlemin hüsün ve kemaline muvafık ve mutabık olduğundan; o, davasında elbette sadıktır. Demek Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, vahdaniyet-i İlahiyeye ve saadet-i ebediyeye bir bürhan-ı nâtık-ı sadık ve musaddaktır.
İkinci Esas: Hem o delil-i sadık ve musaddak, madem umum enbiyanın fevkinde binler mu’cizat ve neshedilmeyen bir şeriat ve umum cinn ü inse şamil bir davet sahibi olduğundan, elbette umum enbiyanın reisidir. Öyle ise, umum enbiyanın mu’cizatlarının sırrını ve ittifaklarını câmi’dir.