Tabiat Risalesi | Yirmiüçüncü Lema | 44
(3-46)

esbab ve tabiatın icad sahibi olmalarından daha ziyade kolay gördüklerinden hem kendilerini, hem kâinatı inkâr edip, cehli mutlaka düşmüşler.

İkinci güruh bakmışlar ki; dalalette, esbab ve tabiat mûcid olmak noktasında, bir sinek ve bir çekirdeğin icadı, hadsiz müşkilâtı var ve tavrı aklın haricinde bir iktidar iktiza ediyor. Onun için bilmecburiye icadı inkâr ediyorlar, "yoktan var olmaz" diyorlar ve i’damı da muhal görüyorlar, "var yok olmaz" hükmediyorlar. Yalnız harekâtı zerrat ile, tesadüf rüzgârlarıyla bir terkib ve tahlil ve dağılmak ve toplanmak suretinde bir vaziyeti itibariye tahayyül ediyorlar. İşte sen gel, ahmaklığın ve cehaletin en aşağı derecesinde, en yüksek akıllı kendini zanneden adamları, gör; ve dalalet, insanı ne kadar maskara ve süfli ve echel yaptığını bil; ibret al.! Acaba her senede, dörtyüz bin enva’ı birden zemin yüzünde icad eden ve semavat ve arzı altı günde halkeden ve altı haftada, her baharda, kâinattan daha san’atlı, hikmetli zîhayat bir kâinatı inşa eden bir kudreti ezeliye, bir ilmi ezelînin dairesinde, plânları ve mikdarları taayyün eden mevcudatı ilmiyeyi göze göstermeyen bir ecza ile

Ses Yok