Münazarat | Münazarat | 6
(1-37)
        C- Muhali taleb etmek, kendine fenalık etmektir.…
        Zerratı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olamaz. Demek nokta-i nazar, hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir. Ben öyle adamlara, anarşist nazarıyla bakıyorum. Zira onlardan birisi -Allah etmesin- bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükûmetin hangi suretini görse, hülya ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meyl-üt tahrib ile o sureti bozmağa çalışacak.(*) Şu halde böylelerin fena zannettikleri Jön Türkler nazarlarında dahi, mel’un, anarşist ve iğtişaşcı fırkasından addolunurlar. Meslekleri ihtilal ve fesaddır.
        S- Belki onlar eski hali istiyorlar?
        C- Size kısa bir söz söyleyeceğim. Ezber edebilirsiniz. İşte eski hal muhal.. ya yeni hal veya izmihlal.…
        Kendisi İslâm, millet-i hâkimesi İslâm, üss-ül esas-ı siyaseti de şu düsturdur: Bu devletin dini, Din-i İslâm’dır. Şu esası vikaye etmek vazifemizdir. Çünki milletimizin maye-i hayatiyesidir.
  
        S- Demek hükûmet bundan sonra da İslâmiyet ve din için hizmet edecek midir?
        C- Hayhay! Bazı akılsız dinsizler müstesna olmak şartıyla, hükûmetin hedef-i maksadı -velev gizli ve uzak olsa bile- uhuvvet-i imaniye sırrıyla üçyüz milyonu bir vücud eden ve nuranî olan İslâmiyetin silsilesini takviye ve muhafaza etmektir. Zira nokta-i istinad ve nokta-i istimdad yalnız odur. Yağmurun kataratı, nurun lemaatı dağınık ve yayılmış kaldıkça çabuk kurur, çabuk söner. Fakat sönmemek ve mahvolmamak için, Cenab-ı Feyyaz-ı Mutlak bize لاَ تَتَفَرَّقُوا ve لاَ تَقْنَطُوا ile ezel canibinden nida ediyor. Evet şeş cihetten nağme-i لاَ تَقْنَطُوا eyler huruş.
        Evet zaruret ve incizab ve temayül ve tecarüb ve tecavüb ve tevatür; o katarat ve lemaatı musafaha ettirerek, ortalarındaki mesafeyi tayyedip bir havz-ı âb-ı hayatı ve dünyayı ışıklandıracak bir elektrik-i nevvareyi teşkil edecektir. Zira kemalin cemali dindir.
  
Hem din; saadetin ziyasıdır, hissin ulviyetidir, vicdanın selâmetidir. (1)
        S- Şimdi hürriyet bahsini sual edeceğiz. Nedir şu hürriyet ki; o kadar tevilat onda birbiriyle çekişiyorlar? Ve hakkında acib garib rü’yalar görülür?
        C- Yirmi seneden beri onu, hattâ rü’yalarda takib eden ve o sevda ile her şeyi terkeden birisi size güzel cevab verebilir.
        S- Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hattâ âdeta hürriyette insan her ne sefahet ve rezalet işlerse, başkasına zarar vermemek şartıyla birşey denilmez diye bize anlatmışlar. Acaba böyle midir?
        C- Öyleler hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira nazenin hürriyet, âdâb-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır. Yoksa sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır.
        Hürriyet-i umumî, efradın zerrat-ı hürriyatının muhassalıdır. Hürriyetin şe’ni odur ki: Ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın.
-----------------------------------------------------
(*): Ki, komünist ve anarşist manasıyla Kemalizm ve inkılab softaları ve dönmeleri görmüş gibi haber veriyor.
(1): Acele etme, yani şifre gibi işaratı var.
Ses Yok