— Ne yapıyorsun?
— Devletin angaryasını çekiyorum, der. Demiyor: Nafakam için çalışıyorum.
Diğer şikemperver ve acemi nefer ise, tâlime ve harbe dikkat etmezdi. “O, devlet işidir. Bana ne.” derdi. Dâim nafakasını düşünüp onun peşine dolaşır, taburu terkeder, çarşıya gider, alış-veriş ederdi. Bir gün, muallem arkadaşı ona dedi:
— Birader, asıl vazifen, tâlim ve muharebedir. Sen, onun için buraya getirilmişsin. Pâdişaha itimad et. O, seni aç bırakmaz. O, Onun vazifesidir. Hem sen, âciz ve fakirsin; her yerde kendini beslettiremezsin. Hem, mücahede ve seferberlik zamanıdır. Hem, sana âsidir der, ceza verirler. Evet, iki vazife, peşimizde görünüyor. Biri, pâdişahın vazifesidir: Bazan biz Onun angaryasını çekeriz ki, bizi beslemektir. Diğeri, bizim vazifemizdir: Pâdişah bize teshîlat ile yardım eder ki, tâlim ve harbdir. Acaba o serseri nefer, o mücâhid mualleme kulak vermezse, ne kadar tehlikede kalır anlarsın!