Otuzüç Pencere | Otuzüç Pencere | 19
(3-77)

camid ve şuursuz olan o mevcudat-ı müteavine, bir kanun-u kerem, bir namus-u şefkat, bir düstur-u rahmet altında gayet hakîmane, kerimane birbirine yardım etmek, birbirinin sadâyı hacetine cevab vermek, birbirini takviye etmek, elbette bilbedahe birtek, yekta, Vâhid-i Ehad, Ferd-i Samed, Kadîr-i Mutlak, Alîm-i Mutlak, Rahîm-i Mutlak, Kerim-i Mutlak bir Zât-ı Vâcibül Vücud’un hizmetkârları ve memurları ve masnuları olduklarını gösterir.

İşte ey bîçare müflis felsefî! Bu muazzam pencereye ne diyorsun? Senin tesadüfün buna karışabilir mi?...

Onbirinci Pencere


Bütün ervah ve kulûbün dalaletten neş’et eden ızdırabat ve keşmekeş ve ızdırabattan neş’et eden manevî elemlerden kurtulmaları, birtek Hâlık’ı tanımakla olur. Bütün mevcudatı, birtek Sâni’a vermekle necat buluyorlar, birtek Allah’ın zikriyle mutmain olurlar. Çünki hadsiz mevcudat birtek zâta verilmezse (Yirmiikinci Söz’de kat’î isbat edildiği gibi) o zaman her birtek şeyi, hadsiz esbaba isnad etmek lâzım gelir ki, o halde birtek şeyin vücudu, umum mevcudat kadar müşkil olur.

Ses Yok