Otuzüç Pencere | Otuzüç Pencere | 50
(3-77)

Nasıl zîhayatlar, vücudları ile bir Vâcibül Vücud’un vücuduna delalet ediyorlar. Öyle de: O zîhayatlar, ölümleri ile bir Hayy-ı Bâki’nin sermediyetine, vâhidiyetine şehadet ediyorlar. Meselâ yalnız birtek zîhayat olan zemin yüzü, intizamatı ile, ahvaliyle Sânii gösterdiği gibi, öldüğü vakit yani kış, beyaz kefeni ile ölmüş o zemin yüzünü kapaması ile nazar-ı beşeri ondan çeviriyor. Veyahut nazar, o giden bahar cenazesinin arkasından maziye gider, daha geniş bir manzarayı gösterir. Yani herbiri birer mu’cize-i kudret olan zemin dolusu bütün geçen baharlar misillü yeni gelecek birer hârika-i kudret ve birer hayattar zemin olan, bahar dolusu hayattar mevcudat-ı arziyenin gelmelerini ihsas ve vücudlarına şehadet ettiklerinden; öyle geniş bir mikyasta, öyle parlak bir surette, öyle kuvvetli bir derecede bir Sâni’-i Zülcelal’in bir Kadîr-i Zülkemal’in, bir Kayyum-u Bâki’nin, bir Şems-i Sermedî’nin vücub-u vücuduna ve vahdetine ve beka ve sermediyetine şehadet ederler ve öyle parlak delaili gösterirler ki, ister istemez bedahet derecesinde dedirtir.

Elhasıl: sırrınca; hayattar bu zemin, bir baharda Sâni’a şehadet ettiği gibi;

Ses Yok