Haşir Risalesi | Mukaddime | 48
(28-153)

ilânat-ı Rabbaniyeye dikkat et (Haşiye-1), mehasin-i rububiyetin dellâlları olan enbiya ve evliyaya kulak ver. Nasıl müttefikan Sâni’-i Zülcelal’in kusursuz kemalâtını, hârika san’atlarının teşhiriyle gösteriyorlar, beyan ediyorlar, enzar-ı dikkati celbediyorlar.

Demek bu âlemin Sâniinin pek mühim ve hayret verici ve gizli kemalâtı vardır. Bu hârika san’atlarla onları göstermek ister. Çünki gizli, kusursuz kemalât ise, takdir edici, istihsan edici, mâşâallah diyerek müşahede edicilerin başlarında teşhir ister. Daimî kemalât ise, daimî tezahür ister. O ise, takdir ve istihsan edicilerin devam-ı vücudunu ister. Bekası olmayan istihsan edicinin nazarında, kemalâtın kıymeti sukut eder (Haşiye-2). Hem dahi, kâinatın yüzünde serilmiş

------------------------------
(Haşiye-1): Evet kemik gibi bir kuru ağacın ucundaki tel gibi incecik bir sapta gayet münakkaş, müzeyyen bir çiçek ve gayet musanna’ ve murassa’ bir meyve, elbette gayet san’atperver mu’cizekâr ve hikmettar bir Sâniin mehasin-i san’atını zîşuura okutturan bir ilânnamedir. İşte nebatata hayvanatı dahi kıyas et.
(Haşiye-2): Evet durub-u emsaldendir ki: Bir dünya güzeli, bir zaman kendine meftun olmuş âdi bir adamı huzurundan tardeder. O adam kendine teselli vermek için: "Tuh, ne kadar çirkindir" der. O güzelin güzelliğini nefyeder.
Hem bir vakit bir ayı, gayet tatlı bir üzüm asması altına girer. Üzümleri yemek ister. Koparmağa eli yetişmez. Asmaya da çıkamaz. Kendi kendine teselli vermek için kendi lisanıyla "Ekşidir" der. Gümler gider...

Ses Yok