İman ve Küfür Müvazeneleri | Yirmidördüncü Lema | 192
(190-196)

Çünki; sekiz dokuz dakika bir zevki cidden acılaştıracak sekizdokuz ay ağır bir veled yükünü zahmet ile çekmekle beraber, hâmîsiz bir veledin terbiyesiyle sekizdokuz sene, o sekizdokuz dakika gayri meşrû zevkin belâsını çekmek ihtimali var. Ve kesretle vâki olduğundan, cidden şiddetle nâmahremlerden fıtratı korkar ve cibilliyeti sakınmak ister. Ve tesettür ile nâmahremin iştihasını açmamak ve tecâvüzüne meydan vermemek, zaif hilkatı emreder ve kuvvetli ihtar eder. Ve bir siperi ve kal’ası, çarşafı olduğunu gösteriyor. Mesmuatıma göre: Merkez ve payitahtı hükûmette, çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde, gayet adi bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayasız yüzlerine bir şamar vuruyor!..

İKİNCİ HİKMET: Kadın ve erkek ortasında gayet esaslı ve şiddetli münasebet, muhabbet ve alâka; yalnız dünyevî hayatın ihtiyacından ileri gelmiyor. Evet bir kadın, kocasına yalnız hayatı dünyeviyeye mahsus bir refikai hayat değildir. Belki hayatı ebediyede dahi bir refikai hayattır. Madem hayatı ebediyede dahi kocasına refikai hayattır; elbette ebedî arkadaşı ve dostu olan kocasının nazarından gayrı başkasının nazarını kendi mehâsinine celbetmemek ve onu darıltmamak ve kıskandırmamak lâzım gelir. Madem mü’min olan kocası, sırrı îmâna binaen; onun ile alâkası, hayatı dünyeviyeye münhasır ve yalnız hayvanî ve güzellik vaktine mahsus muvakkat bir muhabbet değil, belki hayatı ebediyede dahi bir refikai hayat noktasında esaslı ve ciddî bir muhabbetle, bir hürmetle alâkadardır.

Hem yalnız gençliğinde ve güzellik zamanında değil, belki ihtiyarlık ve çirkinlik vaktinde dahi o ciddî hürmet ve muhabbeti taşıyor.

Səs yoxdur