İşaratu-l İcaz | Hurufu Mukattaa | 32
(30-39)

3- Kur’ân, sûrelerin başında zikrettiği kısım içinde, lîsan üzerine daha sühûletli olan “elif, lâm”ı çok tekrar etmiştir.

4- Kur’ân, aldığı harfleri, hece harflerinin adedince sûrelere tevzi etmiştir.

5- Hece harflerinin mehmûse, mechûre, şedide, rahve, müsta’liye, münhafıza, müntabıka, münfetiha gibi çiftli cinslerinin herbirisinden yine nısıf almıştır.

6- Çifti, yâni eşi olmayan -evtar- kısmında sakilden azı, hafiften çoğu almıştır. Kalkale, zelâka gibi.

7- Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın, sûrelerin başındaki hurûf-u mukattaanın zikredilen minval üzerine tansifleri hakkında ihtiyar ettiği tarîk, beş yüzdört ihtimalden intihâb edilmiştir. Ve intihâb edilen şu tarîkten başka hiçbir ihtimal ile mezkûr tansif mümkün değildir. Çünkü; taksimler pek çok birbirine girmiş ve çok mütefavittir. Bu gibi i’caz lem’alarından hisse alamayan, zevkine levm ve itab etsin.

İkinci Mebhas: Bu mebhasde de birkaç letâif vardır:

1- ile emsalinde göze çarpan garabet, bu harflerin pek gârib ve acib bir şeyin mukaddemesi ve keşif kolları olduklarına işârettir.

2- Bu sûrelerin başlarındaki taktî-i huruf ile isimleri hecelemek, müsemmanın me’hazine ve neden neş’et ettiğine işârettir.

3- Bu harflerin taktîi; müsemmanın vâhid-i i’tibârî olup, terkib-i mezcî olmadığına işârettir.

4- Bu harflerin taktî’ ile ta’dadı, san’atın madde ve me’hazini muhataba göstermekle muarazaya talib olanlara karşı meydan okuyarak, “İşte, i’caz-ı san’atı, şu gördüğünüz harflerin nazm ve nakışlarından yaptım. Buyurunuz meydana!” diye, onların tahkirane tebkitlerine (tekdirlerine) işârettir.

5- Ma’nadan soyulmuş şu hece harflerinin zikri, muarızları hüccetsiz bırakmaya işârettir. Evet, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân, şu ma’nasız harflerin lîsan-ı haliyle i’lân ediyor ki: “Ben sizden beliğ ma’naları, hükümleri, hakîkatları ifade eden yüksek hutbeleri ve nutukları istemiyorum. Yalnız şu ta’dad ettiğim harflerden bir nazire yapınız, velev iftira ve hikâyelerden ibâret bile olursa olsun!”

Səs yoxdur