İşaratu-l İcaz | Hurufu Mukattaa | 34
(30-39)

3- Şifrevari şu hurûf-u mukattaanın zikri, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın fevkalâde bir zekâya mâlik olduğuna işârettir ki: Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm remizleri, îmaları ve en gizli şeyleri sarih gibi telakki eder, anlar.

4- Şu harflerin taktîi; harf ve lafızların hâvi oldukları kıymet, yalnız ifade ettikleri ma’nalara göre olmayıp, ilm-i esrarü’l-hurufta beyân edildiği gibi, aded ve sayılar misillü, harflerin arasında fıtrî münâsebetlerin bulunduğuna işârettir. (Haşiye)

5- taktîiyle, bütün harflerin esas mahreçleri olan “halk, vasat, şefe” mahreçlerine işârettir. Ve zihinlerin nazar-ı dikkatini şu mahreçlere çeviriyor ki; zihinler, gerek bu üç mahreçte, gerek bunlara bağlı küçük küçük mahreçlerde lâfızların ve harflerin nasıl vücûda geldiklerini hayret ve ibretle mütalaa etsinler.

Ey zihnini belâgatın boyasiyle boyayan arkadaş! Bu letâifi sıkacak olursan, içinden çıkacaktır.

Dördüncü Mebhas: emsaliyle beraber, terkib şeklinden taktî’ sûretinde zikirleri, bu şeklin müstakil olup hiçbir imama tâbi olmadığına ve hiç kimseyi taklid etmiş olmadığına ve üslûbları acib, çeşitleri gârib yeni saha-i vücûda gelen bir bedîa olduğuna işârettir. Bu mebhasda da birkaç letâif vardır.

1- Hatib ve beliğlerin âdetindendir ki mesleklerinde dâima bir misâle tâbi oluyorlar ve bir örnek üzerine nakış dokuyorlar ve işlenmiş bir yolda yürüyorlar. Halbuki bu harflerden anlaşıldığına nazaran, Kur’ân, hiçbir misâle tâbi olmamıştır ve hiçbir nakş-ı belâgat örneği üzerine nakış yapmamıştır ve işlenmemiş bir yolda yürümüştür.

2- Kur’ân, baştan aşağıya kadar, nâzil olduğu hey’et üzerine bâkidir. Bu kadar Kur’ân’ı taklid etmeye müştak olan dostlar ve mütehacim düşmanlara rağmen, şimdiye kadar Kur’ân’ın ne taklidi yapılmış ve ne de bir misâli gösterilmiştir. Evet Kur’ân, milyonlarca Arabî kitablarla mukayese edilirse benzeri bulunamaz. O halde Kur’ân, ya hepsinin altındadır, bu ise muhaldir; öyle ise hepsinin fevkindedir.. öyle ise Allah’ın kelâmıdır.

-----------------------------------
(Hâşiye): Kırk sene sonra Risâle-i Nur, bu lem’a-i i’cazı körlere dahi göstermiştir.
Səs yoxdur