İşaratu-l İcaz | Hurufu Mukattaa | 35
(30-39)

3- Beşerin san’atı olan birşey, bidâyette çirkin ve gayr-ı muntazam olur, sonra yavaş yavaş intizama sokulur. Kur’ân ise, ilk zuhurunda gösterdiği halâveti, güzelliği, gençliği şimdi de öylece muhafaza etmektedir.

Ey belâgat letâfetinin kokusunu koklayan arkadaş! Zihnini şu mebahis-i erbaaya gönder ki, bal arısı balını çıkarsın.

: Arkadaş! Kelâmların hüsnünü artıran ve güzelliğini fazlaca parlatan belâgatın esaslarından biri de şudur ki: Bir havuzu doldurmak için etrafından süzülen sular gibi, beliğ kelâmlarda da zikredilen kelimelerin, kayıdların, hey’etlerin tamamen o kelâmın ta’kib ettiği esas maksada nâzır olmakla onun takviyesine hizmet etmeleri, belâgat mezhebinde lâzımdır.

Birinci Misâl:

olan Âyet-i Kerîme, nazar-ı dikkate alınırsa görülür ki: Bu kelâmdaki maksad ve esas, pek az bir azab ile fazla korkutmaktır. Ve bu kelâmda olan mezkûr kelimeler ve kayıdlar, tamamen o maksadı takviye için çalışıyorlar. Ezcümle; şek ve ihtimali ifade eden şartiye olup, azabın azlığına ve ehemmiyetsizliğine işârettir. Ve keza sîgasiyle ve tenviniyle, azabın ehemmiyetsizliğine îmadır. Ve keza kelimesi, azabın şedid olmadığına işârettir. Ve keza teb’îzi ifade eden ; ve şiddeti gösteren “nekal” kelimesine bedel, hıffeti îma eden kelimesi; ve kelimesinden îma edilen şefkat, hepsi de azabın kıllet ve ehemmiyetsizliğine işâret etmekle, şu şiiri lîsan-ı halleriyle temessül ediyorlar:


Səs yoxdur