İşaratu-l İcaz | Nübüvvetin Tahkiki | 113
(105-121)

Zâten, bu onun hakkı idi. Çünkü Nasara ve Yahudilerin hurafelerinden birşey çıkmadı.” İşte bu feylesof,

ilââhir olan âyet-i kerîmenin meâlini tasdik etmiştir.(Haşiye)

S- Gerek Kur’ân-ı Kerîm olsun, gerek tefsiri olan Hadîs-i Şerif ol-sun; her fenden, her ilimden birer fezleke almışlardır. Bir kitab veya bir şahsın yalnız fezlekeleri ihâta etmekle hârika olması lâzım gelmez. Bir şahıs, pek çok fezlekeleri ihâta edebilir?

C- Bahsettiğimiz fezleke, sellemehüsselâm fezlekeler değildir. Ancak hüsn-ü isabetle münâsib bir mevkide ve münbit bir yerde, işitilmemiş çok işâretleri tazammun etmekle isti’mal ve zer’ edilen fezlekelerdir. Kur’ân veya Hadîsin aldıkları fezlekeler, bu kabil fezlekelerdir. Bu kabil fezlek-eler, tam bir meleke ve ıttıladan sonra hasıl olabilir ki, herbir fezleke, me’hazı olan fen veya ilmin hükmünde olur. Bu ise, bir şahısta olamaz.

Aziz arkadaş! Bu mes’elelerde yazılan muhakemelerin neticesi olarak şu gelen kaideleri de koynuna koy, sana lâzım olur.

1- Bir şahıs, çok fenlerde ihtisas sâhibi olamaz.

2- İki şahıstan sudûr eden bir söz, isti’dâdlarına göre tefavüt eder. Yâni birisine göre altın, ötekisine nazaran kömür kıymetinde olur.

3- Fünun; fikirlerin birleşmesinden hasıl olup, zamanın geçmesiyle tekâmül eder.

4- Eski zamanda nazarî olup, bu zamanda bedihî olmuş olan çok mes’eleler vardır.

5- Zaman-ı mâzi, bu zamana kıyas edilemez; aralarında çok fark vardır.

6- Sahra ve çöl adamları basit ve saf insanlar olduğundan, medenîlerin medeniyet perdesi altında gizleyebildikleri hile ve desîseleri bilmezler ve gizleyemezler. Her işleri merdanedir, kalbleri ve lîsanları birdir.

7- Çok ilim ve fenler vardır ki; âdetlerin telkiniyle, vukuatın ta’limi-yle ve zamanla, muhitin yardımiyle husule gelirler.

--------------------------
(Haşiye): Kırk sene sonra neşrolan Risâle-i Nur’da Carlyle, Goethe ve Bismark gibi kırk meşhur feylesofların tasdikleri beyân edilmiş. İnşâallah bu kitabın zeylinde dahi yazılacak.
Səs yoxdur