İşaratu-l İcaz | Nübüvvetin Tahkiki | 114
(105-121)

8- Beşerin nazarı istikbâle nüfuz edemez, husûsi keyfiyat ve ahvâli göremez.

9- Beşer için bir ömrü tabiî olduğu gibi, yaptığı kanunlar için de bir ömrü tabiî vardır; onun nihayeti olduğu gibi, bunun da nihayeti vardır.

10- İnsanların sıfatlarında, tabiatlarında, ahvâlinde zaman ve mekânın çok te’siri vardır.

11- Eski zamanlarda hârika addedilen çok şeyler vardır ki, mebadi ve vesaitin tekâmülüyle âdi şeyler hükmüne geçmişlerdir.

12- Def’aten bir fennin îcadına ve ikmal edilmesine, bir zekâ-i hârika olsa bile, muktedir olamaz. O fen, ancak çocuk gibi tedricen kemâle erer.

Aziz kardeşim! Bu kaideleri birer birer sayıp kafana koyduktan sonra, zamanın hayal ve hülyalarından, muhitin evham ve hurafelerinden tecerrüd et, çıplak ol; bu asrın sahilinden dal, Ceziretü’l-Arab yarımadasına çık; o yarımadanın mahsulâtından olan insanların kılık ve kıyafetlerine gir, fikirlerini başına tak, pek geniş olan o sahraya bak. Göreceksin ki: Bir insan... Tek başına... Ne muini var ve ne yardım edeni; ne saltanatı var ve ne definesi... Meydana çıkmış, bütün dünyaya karşı mübareze ediyor. Ve umum insanlara hücum etmeye hazırlanmıştır... Ve omuzlarına Küre-i Arz’dan daha büyük bir hakîkat almıştır. Elinde de insanların saadetini te’min eden bir şerîat tutmuştur ki, libasa benzemiyor; cild ve deri gibi yapışık olup, isti’dâd-ı beşerin inkişafı nisbetinde tevessü’ ve inkişaf etmekle, saadet-i dâreyni intâc ve nev’-i beşerin ahvâlini tanzim eder. O şerîatın kanunları, kaideleri nereden gelmiş ve nereye kadar devam eder gider diye sorulduğu zaman, yine o şerîat, lîsan-ı i’caziyle cevaben diyecektir ki: Biz Kelâm-ı Ezelî’den ayrıldık, nev’-i beşerin fikriyle beraber ebede kadar devam edip gideceğiz. Fakat nev’-i beşer dünyadan kat’-ı alâka ettikten sonra, biz de sûreten teklif cihetiyle insanlardan ayrılacağız. Fakat ma’nevîyatımız ve esrârımızla nev’-i beşerin arkadaşlığına devam edip, onların ruhlarını gıdalandırarak, onlara delil olmaktan ayrılmayacağız.

Ey arkadaş! Bu gördüğün gârib, acib sahifenin baştan nihayete kadar ihtiva ettiği haller, inkılâblar, vaziyetler; deki emr-i tacizîyi, nev’-i beşere tekrar tekrar i’lân ediyorlar.

Səs yoxdur