İşaratu-l İcaz | İcazı Kuran | 125
(122-138)

Şart edatları; dâima –hararetle ateş gibi– biri sebeb, diğeri müsebbeb iki cümleye dâhil olurlar. İlm-i Nahivce birisine fiil-üş şart, ikincisine ceza-üş şart denir. Bu iki cümle arasında, hararetle ateş arasında olduğu gibi, “lüzum” lâzımdır. Halbuki bu iki cümle arasında lüzum görünmüyor. Binâenaleyh âyetin ihtisarı dolayısiyle, ortadan kaldırılan cümlelere müracaat lâzımdır. Mukadder cümleler ise, emirleridir. Bunlar sıra ile, ikincisi birincisine lâzımdır. Yâni ityan (delil getirmek), tecrübeye lâzımdır; tecrübe taallüme, taallüm vücub-u teşebbüse, vücub-u teşebbüs de teşebbüse, teşebbüs de raybe lâzımdır. Demek bu kadar lüzumların takdiri lâzımdır ki, “Kur’ân’ın bir mislini getiriniz” ile “Kur’ân’da şübheniz varsa” arasında lüzum tezahür edebilsin.

: Bu cümlenin, üç vecihle mâkabliyle irtibatı vardır.

Birinci Vecih: “Kur’âna muaraza etmekten zâhir olan aczimiz, bütün insanların aczini istilzam etmez. Biz yapamadık amma başkalar yapabilirler” diye zihinlerine gelen vesveseyi def’etmek için, Kur’ân-ı Kerîm bu âyetin lîsaniyle; büyüklerinizi, reislerinizi de çağırınız, size yardım etsinler diye onları ilzam etmiştir.

İkinci Vecih: “Eğer biz muaraza teşebbüsünde bulunsak, bizi destekleyen, müdafaa eden yoktur” diye ileri sürdükleri zuumlarını da reddetmiştir ki; herhangi bir meslek olursa olsun, mutaassıbları çoktur. Muaraza ettiğiniz takdirde, sizi müdafaa eden çok olur, diye onları iskât etmiştir.

Üçüncü Vecih: Kur’ân-ı Kerîm sanki onlara istihzaen diyor ki: “Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, bütün insanlara nübüvvetini tasdik ettirmek için Allah’ından yardım istedi. Allah’ı da, Kur’ân’ına sikke-i i’cazı basarak pek çok insanlara tasdik ettirdi. Sizin âlihelerinizden bir faideniz varsa, siz de onları çağırınız; size yardım etsinler.”

: Yâni: “Tecrübeden sonra bakınız. Muarazaya kadir olmadığınız takdirde, acziniz zâhir olur ve muarazayı da yapmış olmazsınız.”

Səs yoxdur