İşaratu-l İcaz | İcazı Kuran | 126
(122-138)

: Yâni: “Mâzide yapamadığınız gibi, bundan sonra da kat’iyyetle yapamayacaksınız.” Binâenaleyh “Bizim mâzide yapamamamız, istikbâlde beşerin yapamamasını istilzam etmez.” diye izhâr ettikleri o bahâneyi de, ile defetmiştir. Ve aynı zamanda üç vecihle i’caza işâret yapmıştır:

Birinci Vecih: Gaibden haber vermiştir ve ihbar ettiği gibi de muaraza vaki olmamıştır. Bakınız milyonlarca arabî kitab vardır ve bütün müellifler, dost olsun düşman olsun, Kur’ân’ın üslûbunu taklid etmeye fevkalâde müştak oldukları halde, hiç bir müellif, hiçbir kitabında Kur’ân-ı Kerîm’in üslûbunu taklid etmeye muvaffak olamamıştır. Sanki Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân, yâni bir şahısta inhisar etmiş bir nevidir. Binâenaleyh Kur’ân-ı Kerîm; ya bütün kitabların altındadır bu gülünç bir sözdür veya bütün kitabların fevkinde, fevk-al küll bir nâdiredir.

İkinci Vecih: Böyle büyük bir da’vada ve müşkil bir makamda, onların asablarını tahrik, izzet-i nefislerini kırmak sûretiyle “yapamayacaksınız” diye kat’iyyetle verdiği hüküm; onun emin, mutmain, i’timâdlı olduğuna bir delildir.

Üçüncü Vecih: Sanki Kur’ân-ı Kerîm diyor ki: “Sizler fesahatın ümerası ve herkesten ziyâde fesahata muhtaç olduğunuz halde, muarazaya kadir olamadınız. Beşer de Kur’ân’ın muarazasına kadir olamaz.” Ve keza Kur’ân’ın neticesi olan İslâmiyete bir nazirenin yapılmasına zaman-ı mâzi kadir olmadığı gibi, istikbâl zamanı da onun mislinden âciz kalacağına bir işârettir.

yâni: “Kâfirlere hazırlanan bir ateşten sakınınız ki; odunu, insanlar ile taşlardır.” cümlesi cümlesine ceza-üş şart olduğu cihetle, aralarında lüzumun bulunması lâzımdır. Halbuki muarazanın yapılmaması, ateşten sakınmayı istilzam etmez. Binâenaleyh ihtisar için ortadan kaldırılan cümlelere müracaat etmekle, bu lüzumu arayıp bulacağız. Şöyle ki:

Səs yoxdur