İşaratu-l İcaz | Seba Semavat | 192
(185-195)

2- Kudretin taallûkuyla irâdenin taallûku arasındaki irtibat gibidir. Yâni; irâdenin taallûkuna, “tesviye” de kudretin taallûkuna benzer bir irtibattır.

3- Netice ile mukaddeme arasında bulunan irtibat gibidir. Çünkü semavâtın tesviyesi, mukaddemesi olan ya terettüb eder.

: Bu cümle mâkabliyle iki vecihle merbuttur:

Birinci Vecih: Bu cümledeki ilm-i küllî, semavâtın tanzim ve tesviyesine delil olduğu gibi, tanzim ve tesviyenin vücûdu da ilm-i küllînin vücûduna delildir.

İkinci Vecih ise: Evvelki cümle kudret-i kâmileye, bu cümle ise küllî ve şümullü ilme delâlet eder.

Cümlelerin nüktelerini beyân edeceğiz:

ilââhir... Bu cümle mâkabliyle bağlı değildir. Ancak müste’nife olup beş sual ile cevablarına işârettir ki, bundan önce beyân edildiğinden tekrarına lüzum yoktur. deki mübtedadır, sılasiyle beraber haberdir. Bu cümlede mübteda ile haberin târifleri tevhide işâret olduğu gibi, hasra da delâlet eder. Yâni müştemilât-ı Arziyenin halkı Cenâb-ı Hakk’a münhasır olduğu gibi, Hâlıkı da yalnız Cenâb-ı Hak’tır. Bu hasr, cümlesinde nin takdimiyle hasıl olan hasra delildir. Yâni müştemilât-ı Arziyenin halkı Cenâb-ı Hakk’a münhasır olduğu için, kıyamette merciiyet de Cenâb-ı Hakk’a münhasırdır. sılasiyle beraber haberdir. Haberin aslı ve müstehakkı, nekre olmaktır. Burada marife olarak gelmesi, hükmün zâhir ve ma’lûm olduğuna işârettir. Yâni: “Cenâb-ı Hakk’ın müştemilât-ı Arziyenin Hâlıkı olduğu ma’lûm ve zâhirdir.”

Səs yoxdur