Lemalar | Ondördüncü Lema | 92
(90-102)

Birkaç dakika sonra birisi geldi, dedi: “Yetmiş yaşındaki meşhur münâfık öldü.” Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın gâyet beliğ temsilinin hakîkatını i’lân etti.

Senin sualin cevabına şimdilik “üç vecih” söylenecek.

Birincisi: Hamele-i Arş ve Semavât denilen melâikenin birinin ismi “Nesir” ve diğerinin ismi “Sevr” olarak dört melâikeyi, Cenâb-ı Hak arş ve semavâta Saltanat-ı Rubûbiyetine nezaret etmek için tâyin ettiği gibi, semavâtın bir küçük kardeşi ve seyyarelerin bir arkadaşı olan Küre-i Arz’a dahi iki melek, nâzır ve hamele olarak tâyin etmiştir. O meleklerin birinin ismi “Sevr” ve diğerinin ismi “Hut”dur. Ve o nâmı vermesinin sırrı şudur ki: Arz iki kısımdır: Biri, su; biri toprak. Su kısmını şenlendiren balıktır. Toprak kısmını şenlendiren, insanların medâr-ı hayatı olan ziraat, öküz iledir ve öküzün omuzundadır. Küre-i Arz’a müekkel iki melek, hem kumandan, hem nâzır olduklarından, elbette balık taifesine ve öküz nev’ine bir cihet-i münâsebetleri bulunmak lâzımdır. Belki,o iki meleğin âlem-i melekût ve âlem-i misalde sevr ve hut sûretinde temessülleri var. (Hâşiye) İşte bu münâsebete ve o nezarete işâreten ve Küre-i Arzın o iki mühim nevi mahlûkatına imâen lîsan-ı mu’cizü’l-beyân-ı Nebevî,demiş, gâyet derin ve geniş bir sahife kadar mes’eleleri havi olan bir hakîkatı, gâyet güzel ve kısa birtek cümle ile ifade etmiş.

İkinci Vecih: Meselâ nasılki denilse: “Bu devlet ve saltanat hangi şey üzerinde duruyor?” cevabında: denilir. Yâni “Asker kılıncının şecaatine, kuvvetine ve me’mur kaleminin dirayetine ve adâletine istinad eder.” Öyle de: Küre-i Arz mâdem zîhayatın meskenidir ve zîhayatın kumandanları da insandır ve insanın ehl-i sevâhil kısmının kısm-ı âzamının medâr-ı taayyüşleri balıktır ve ehl-i sevâhil olmayan kısmının medâr-ı taayyüşleri, ziraatle öküzün omuzundadır ve mühim bir medâr-ı ticareti de balıktır.

-----------------------------------------
(Hâşiye): Evet Küre-i Arz, bahr-i muhit-i havâîde bir Sefine-i Rabbânîye ve nass-ı hadîsle âhiretin bir mezraası, yâni fidanlık tarlası olduğundan, o câmid ve şuursuz büyük gemiyi o denizde Emr-i İlâhî ile, intizam ile, hikmet ile yüzdü-ren, kaptanlık eden melâikeye “Hut” nâmı ve o tarlaya İzn-i İlâhî ile nezaret eden melâikeye “Sevr” ismi ne kadar yakıştığı zâhirdir.
Səs yoxdur