Lemalar | Ondördüncü Lema | 93
(90-102)

Elbette devlet, seyf ve kalem üstünde durduğu gibi; Küre-i Arz da, öküz ve balık üstünde duruyor denilir. Zîra ne vakit öküz çalışmazsa ve balık milyon yumurtayı birden doğurmazsa, o vakit insan yaşayamaz, hayat sukut eder, Hâlık-ı Hakîm de Arz’ı harab eder.

İşte Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gâyet mu’cizane ve gâyet ulvî ve gâyet hikmetli bir cevab ile: demiş. Nev-i insanînin hayatı, ne kadar cins-i hayvanînin hayatiyle alâkadar olduğuna dâir geniş bir hakîkatı, iki kelime ile ders vermiş.

Üçüncü Vecih: Eski Kozmoğrafya nazarında Güneş gezer. Güneşin her otuz derecesini, bir burç ta’bir etmişler. O burçlardaki yıldızların aralarında birbirine rabtedecek farazî hatlar çekilse, birtek vaziyet hasıl olduğu vakit, ba’zı esed (yâni arslan) sûretini, ba’zı terazi ma’nasına olarak mîzan sûretini, ba’zı öküz ma’nasına sevr sûretini, ba’zı balık ma’nasına hût sûretini göstermişler. O münâsebete binaen o burçlara o isimler verilmiş. Şu asrın kozmoğrafyası nazarında ise, Güneş gezmiyor. O burçlar boş ve muattal ve işsiz kalmışlar. Güneşin bedeline Küre-i Arz geziyor. Öyle ise o boş, işsiz burçlar ve yukarıdaki muattal dâireler yerine, yerde Arzın medâr-ı senevîsinde küçük mikyasta o dâireleri teşkil etmek gerektir. Şu halde burûc-u semâvîye, Arzın medâr-ı senevîsinden temessül edecek. Ve o halde Küre-i Arz her ayda burûc-u semâvîyenin birinin gölgesinde ve misalindedir. Güya Arzın medâr-ı senevîsi bir âyine hükmünde olarak semavî burçlar, onda temessül ediyor.

İşte bu veçhile Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, sâbıkan zikrettiğimiz gibi bir def’a bir def’a demiş. Evet, mu’cizü’l-beyân olan lîsan-ı nübüvvete yakışır bir tarzda gâyet derin ve çok asır sonra anlaşılacak bir hakîkata işâreten bir def’a demiş. Çünkü: Küre-i Arz, o sualin zamanında Sevr Burcunun misalinde idi. Bir ay sonra yine sorulmuş,demiş. Çünkü: O vakit Küre-i Arz, Hût Burcunun gölgesinde imiş.

Səs yoxdur