Lemalar | Yirmibeşinci Lema | 208
(205-221)

Hem derdim: “Senin bir kısım emsalin sıhhat belâsiyle gaflete düşüp, namazı terkedip, kabri düşünmeyip, ALLAH’ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin zâhirî keyfi ile, hadsiz bir hayat-ı ebediyesini sarsar, zedeler, belki de harab eder. Sen hastalık göziyle, her halde gideceğin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık, bir sıhhattir. Bir kısım emsalindeki sıhhat, bir hastalıktır...”

ALTINCI DEVA: Ey elemden teşekki eden hasta! Senden soruyorum; geçmiş ömrünü düşün ve o ömürde geçmiş lezzetli safa günleri ve belâ ve elemli vakitlerini tahattur et. Herhalde ya oh, ya ah diyeceksin. Yâni, ya ELHAMDÜLİLLÂH şükür veyahud vâ-hasretâ, vâ-esefâ kalbin veya lîsanın diyecek. Dikkat et, sana oh ELHAMDÜLİLLÂH şükür dediren, senin başından geçmiş elemler, musîbetlerin düşünmesi, bir ma’nevî lezzeti deşiyor ki; senin kalbin şükreder. Çünkü, elemin zevâli, lezzettir. O elemler, o musîbetler zevaliyle, ruhda bir lezzet irsiyet bırakmış ki, düşünmekle deşilse, ruhdan bir lezzet akıyor; şükürler takattur ediyor. Sana vâ-esefâ, vâ-hasretâ dedirten, eski zamanda geçirdiğin lezzetli ve safalı o hallerdir ki; zevalleriyle, senin ruhunda dâimi bir elem irsiyet bırakıp, ne vakit düşünsen, o elem yine deşiliyor.. esef ve hasret akıtıyor. Mâdem bir günlük gayr-ı meşru lezzet, ba’zan bir sene ma’nevî elem çektiriyor. Ve muvakkat bir günlük hastalıkla gelen elem, çok günler ma’nevî lezzet-i sevabla beraber, zevalindeki halâs ve kurtulmaktan gelen ma’nevî lezzet vardır. Senin başındaki şimdilik bu muvakkat hastalığın neticesi ve içyüzündeki sevabı düşün, “bu da geçer Ya Hu!” de, şekva yerinde şükret.

ALTINCI DEVA: (Hâşiye) Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ıztırap çeken kardeşim! Bu dünya eğer dâimi olsa idi ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak ve zevalin rüzgârları esmeseydi ve musîbetli, fırtınalı istikbâlde ma’nevî kış mevsimleri olmasaydı; ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. Fakat mâdem dünya bir gün bize haydi dışarı diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak, o bizi dışarı koğmadan biz bu hastalıklar ikazatiyle şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz.. O bizi terketmeden kalben onu terke çalışmalıyız... Evet, hastalık bu ma’nayı bize ihtar edip der ki; “senin vücûdun taştan, demirden değildir. Belki dâima ayrılmaya müsaid muhtelif maddelerden terkip edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren” kalbin kulağına gizli ihtar ediyor.

-----------------------------------------------------
(Hâşiye): Fıtrî bir sûrette bu Lem’a tahattur ettiğinden, Altıncı Mertebede iki deva yazılmış; fıtrîliğine ilişmemek için öylece bıraktık; belki bir sır vardır diye değiştirmedik.
Səs yoxdur