Lemalar | Yirmibeşinci Lema | 210
(205-221)

İşte en evvel hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük ma’nevî vücûdun hadsiz hastalıklarına kat’i ilâç ve kat’i şifa verici bir tiryak olan îman ilacını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâl’in kudretini ve rahmetini tanımaktır. Evet, ALLAH’ı tanımayanın dünya dolusu belâ başında vardır. ALLAH’ı tanıyanın dünyası nurla ve ma’nevî sürurla doludur. Derecesine göre îman kuvvetiyle hisseder. Bu îmandan gelen ma’nevî sürur ve şifa ve lezzet altında, cüz’î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.

DOKUZUNCU DEVA: Ey Hâlikını tanıyan hasta! Hastalıklardaki elem ve tevahhuş ve korkmak ise; hastalık ba’zan ölüme vesîle olduğu cihetindendir. Ölüm, nazar-ı gaflet ve zâhirî cihetinde dehşetli olduğundan, ona vesîle olabilen hastalıklar korkutuyor, telâş veriyor.

Evvelâ bil ve kat’i îman et ki: “Ecel mukadderdir, tagayyür etmez.” Çok ağır hastaların başında ağlayanlar ve sıhhatleri yerinde olanlar ölmüşler.. o ağır hastalar şifa bulup yaşamışlar...

Sâniyen ölüm, sûreten göründüğü gibi dehşetli değil. Çok Risâlelerde gâyet kat’i, şeksiz, şüphesiz bir sûrette, Kur’ân-ı Hakîm’in verdiği nur ile isbat etmişiz ki: Ehl-i îman için ölüm, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir; hem dünya meydanındaki imtihanda, ta’lim ve ta’limat olan ubûdiyetten bir paydostur; hem öteki âleme gitmiş yüzde doksan dokuz ahbab ve akrabasına kavuşmak için bir vesîledir; hem hakîki vatanına ve ebedî makam-ı saadetine girmeye bir vâsıtadır; hem zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana bir da’vettir; hem Hâlik-ı Rahîminin fazlından, kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir. Mâdem ölümün mâhiyeti hakîkat noktasında budur; ona dehşetli bakmak değil, bilâkis rahmet ve saadetin bir mukaddemesi nazariyle bakmak gerektir. Hem Ehlullahın bir kısmının ölümden korkmaları, ölümün dehşetinden değildir. Belki daha fazla hayır kazanacağım diye, vazife-i hayatın idamesinden kazanacakları hayrat içindir. Evet ehl-i îman için ölüm, rahmet kapısıdır. Ehl-i dalâlet için, zulûmat-ı ebediye kuyusudur.

ONUNCU DEVA: Ey lüzumsuz merak eden hasta! Sen, hastalığın ağırlığından merak ediyorsun. O merakın senin hastalığını ağırlaştırır. Hastalığın hafifleşmesini istersen merak etmemeye çalış. Yâni hastalığın faidelerini, sevabını ve çabuk geçeceğini düşün, merakı kaldır, hastalığın kökünü kes. Evet merak, hastalığı ikileştirir; maddî hastalığın altında merak ile ma’nevî bir hastalığı kalbine verir; maddî hastalık ona dayanır, devam eder.

Səs yoxdur