Lemalar | Yirmibeşinci Lema | 212
(205-221)

yâni: “Eğer duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var.” Âyetin sırriyle insanın hikmet-i hilkatı ve sebeb-i kıymeti olan samimî duâ ve niyazın bir sebebi hastalık olduğundan, bu nokta-i nazardan şekva değil, ALLAH’a şükür etmek ve hastalığın açtığı duâ musluğunu, âfiyeti kesbetmekle kapamamak gerektir.

ON ÜÇÜNCÜ DEVA: Ey hastalıktan şekva eden biçâre adam! Hastalık ba’zılara ehemmiyetli bir definedir, gâyet kıymetdar bir hediye-i İlâhîyyedir. Her hasta, kendi hastalığını o neviden tasavvur edebilir. Mâdem ecel vakti muayyen değil; Cenâb-ı Hak, insanı yeis-i mutlak ve gaflet-i mutlaktan kurtarmak için, havf ve rica ortasında ve hem dünya ve hem Âhireti muhafaza etmek noktasında tutmak için, hikmetiyle eceli gizlemiş. Mâdem her vakit ecel gelebilir... Eğer insanı gaflet içinde yakalasa, ebedî hayatına çok zarar verebilir. Hastalık gafleti dağıtır, Âhireti düşündürür, ölümü tahattur ettirir, öylece hazırlanır. Ba’zı öyle bir kazancı olur ki; yirmi senede kazanamadığı bir mertebeyi yirmi günde kazanıyor. Ezcümle, arkadaşlarımızdan —ALLAH rahmet etsin— iki genç vardı. Biri İlâmalı Sabri, diğeri İslâm Köylü Vezirzâde Mustafa. Bu iki zât, talebelerim içinde kalemsiz oldukları halde, samimiyette ve îman hizmetinde en ileri safta olduklarını hayretle görüyordum. Hikmetini bilmedim. Vefatlarından sonra anladım ki; her ikisinde de ehemmiyetli bir hastalık vardı. O hastalık irşadıyla, sâir gafil ve feraizi terkeden gençlere bedel, en mühim bir takva ve en kıymetdar bir hizmette ve Âhirete nâfi bir vaziyette bulundular. İnşâallah iki senelik hastalık zahmeti, milyonlar sene hayat-ı ebediyenin saadetine medâr oldu. Ben onların sıhhatı için ba’zı ettiğim duâyı... şimdi anlıyorum... Dünya i’tibâriyle bedduâ olmuş... İnşâallah o duâm, sıhhat-ı uhreviye için kabul olunmuştur.

İşte bu iki zât, benim itikadımca, on senelik bir takva ile elde edilecek bir kazanç kadar bir kâr buldular. Eğer ikisi, bir kısım gençler gibi sıhhat ve gençliğine güvenip, gaflet ve sefahete atılsaydılar; ölüm de onları tarassud edip tam günahlarının pislikleri içinde yakalasaydı; o nurlar definesi yerine, kabirlerini akrepler ve yılanlar yuvası yapacaklardı...

Mâdem hastalıkların böyle menfaati var, ondan şekva değil.. tevekkül, sabır ile, belki şükredip, rahmet-i İlâhîyyeye itimad etmektir.

ON DÖRDÜNCÜ DEVA: Ey gözüne perde gelen hasta! Eğer ehl-i îmanın gözüne gelen perdenin altında nasıl bir nur ve ma’nevî bir göz olduğunu bilsen “yüz bin şükür Rabb-ı Rahîmime” dersin. Bu merhemi îzah için bir hâdise söyliyeceğim.

Səs yoxdur