Lemalar | Yirmisekizinci Lema | 279
(268-283)

Denizin orta ve cenûbu tarafından yüze yüze sâhile gelen bir genç, omuzundaki bir sabanı sâhile çıkardı. Orada bütün kardeşlerimize (tahliyeden sonra) istikbâl edilmekteler iken, sahil boyunu takîben, garbdan dolu dizgin iki atlı geliyor. “Üstad geliyor!” dediler. Bu izdiham yarıldı, hiç durmaksızın bu mühib yağız atlı ve esmer çehreli iki zât, şarka doğru uzaklaştılar. Ben, o deryaya dalmak üzere iken uyandım...

Z E K Â İ


* * *

TARAFGÎRÂNE VE RİSÂLE- İ NUR’A RAKÎBÂNE SÖYLENEN SÖZLERE MUKABİLDİR.

Ger medhetmekse tefâhurla kendinizi maksadın

Risâle-i Nur’un en sönük yıldızının peykisiniz

Zinhar seyyâre zannetme kardeşim, Risâle-i Nur’un

Arz değil, Âfitâb dahi peykidir onun.

Pek yakında parlayacaktır âlemde Risâle-i Nur.

Sönmez, belki gizlenir, zîra nurun-alâ-nur.

Bir nur ki, bahr-ı hakîkat ve mahz-ı hidâyettir o

yı oku.

Hak’tan olmaz şikâyet, belki maksad hikâyet

Şer’in üzere giderken Hakk’a ma’lûm

Risâle-i Nur’a ki, eylemiştim hem de hizmet

Risâle-i Nur ki, Aliyyü’l-Murtaza ve Gavs-ı Âzam

Celcelûtiye’de ve ba’zı kasaidde etmişler işâret

Risâle-i Nur ki, Urvetü’l-vüska, lenfisâm

Temessük etmiştim zîra, hem hidâyet ve ayn-ı hakîkat

Koydular bizleri ki, orada durmuştu Yûsuf Aleyhisselâm;

Hem de beraberimizde idi Hazret-i Üstad.

H A L Î L İ B R Â H Î M


Səs yoxdur