Tarihçe-i Hayat | ÖNSÖZ | 8
(5-20)

Peygamber Efendimiz, şu


yâni: “Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir” Hadîs-i Şerifleriyle âlim olmanın pek kolay bir şey olmadığını, i’cazkâr belâgatleri ile beyân buyuruyorlar.

Zîra mâdemki bir âlim, Peygamberlerin vârisidir, o halde, hak ve hakîkatın tebliğ ve neşri husûsunda, aynen onların tutmuş oldukları yolu takip etmesi lâzımdır. Her ne kadar bu yol; bütün dağ, taş, çamur, çakıl, uçurum, daha beteri tâkip, tevkif, muhâkeme, hapis, zindan, sürgün, tecrid, zehirlenme, îdam sehpaları ve daha akıl ve hayale gelmiyen nice bin zulüm ve işkencelerle dolu da olsa...

İşte Bediüzzaman; yarım asırdan fazla o mukaddes cihadı ile bütün ömrü boyunca bu çetin yolda yürüyen ve karşısına çıkan binlerle engeli bir yıldırım sür’ati ile aşan ve Peygamberlerin vârisi olan bir âlim olduğunu amelî bir sûrette isbat eden bir zattır.

Kendisinin; ilmî, ahlâkî, edebî, birçok fazilet ve meziyetleri arasında beni en çok meftun eden şey; onun o, dağlardan daha sağlam, denizlerden daha derin, semalardan daha yüksek ve geniş olan îmanıdır.

Rabbim, o ne muazzam îman! O ne bitmez ve tükenmez sabır! O ne çelikten irâde! Hayal ve hatıralara ürpermeler veren bunca tazyik, tehdid, tâzib ve işkencelere rağmen; o ne eğilmez baş, ne boğulmaz ses ve nasıl kısılmaz nefestir!

Büyük İkbal’in heyecanlı şiirlerinden aldığım coşkun bir ilham neş’esi ile vaktiyle yazdığım “Mücahid” ünvanını taşıyan bir manzûmede, aşağıdaki mısraları okuyanlardan, belki şâirane bir mübalâğada bulunduğumu söyliyenler olmuştur.

Lâkin şu mukaddemesini yazmakla şeref duyduğum şaheseri okuyanlar, vecdle dolu bir hayranlıkla anlayacaklar ki, Allahın ne kulları varmış. Eğer bir îman, kemâlini bulursa, neler yapar ve ne harikalar doğururmuş...

Bir azm, eğer îman dolu bir kalbe girerse,

İnsan da, o îmandaki son sırra ererse,

En azgın ölümler ona zincir vuramazlar...

Volkan gibi coşkun akıyor durduramazlar...

Rabbimden iner azmine kuvvet veren ilham...

Səs yoxdur