Tarihçe-i Hayat | ÖNSÖZ | 9
(5-20)

Peygamberi rü’yada görür belki her akşam...

Hep nur onun îman dolu kalbindeki mihrab,

Kandil olamaz ufkuna dünyadaki mehtab...

Kar, kış demez, irkilmez, üzülmez, acı duymaz...

Mevsim, bütün ömrünce ılık gölgeli bir yaz...

Cennetteki âlemleri dünyada görür de,

Mahvolsa eğilmez sıra dağlar gibi derde...

En sarp uçurumlar gelip etrafını sarsa,

Ay batsa, Güneş sönse, ufuklar da kararsa,

Gökler yıkılıp çökse, yolundan yine dönmez!

Rûhundaki îmanla yanan meş’ale sönmez!..

Kalbinde yanardağ gibi, îman ne mukaddes!

Vicdanına her an şunu haykırmada bir ses:

Ey yolcu! Şafaklar sökecek durma, ilerle.

Zulmetlere kan ağlatacak meş’alelerle...

Yıldızlara bas, çık yüce âlemlere yüksel!

İnsanlığı kurtarmaya Cennetten inen el!..

Sanki bu mısralar îman kahramanı büyük mücahid Bediüzzaman Hazretleri için yazılmış. Zîra bu yüksek sıfatlar, hep onun sıfatlarıdır. Cenâb-ı Hak şu Âyet-i Kerîmede bakınız mücahidlere neler vâdediyor:


Meâl-i şerifi: “Bizim uğrumuzda mücahede edenlere mutlaka yollarımızı gösteririz. Ve hiç şüphe yok ki, Allah muhsinlerle -Allah’ı görür gibi ibâdet eden mücahitlerle- beraberdir.”

Demek ki, îman ve Kur’ân uğrunda, candan ve cihandan geçen mücahitlere, büyük Allah, hakîkat ve hidâyet yollarını göstereceğini vaad buyuruyor. Hâşa, Cenâb-ı Hak va’dinde hulfetmez.. yeter ki, bu azim va’d-i İlâhîyi îcab ettirecek şartlar tahakkuk etsin.

Bu Âyet-i Kerîme, “Üstad”ın karakter ve şahsiyetini tahlil husûsunda bize nurdan bir rehber oluyor; ve o nûrun billûr ışığı altında artık en ince çizgileri ve en hassas noktaları görüp sezebiliyoruz. Zîra, mâdemki bir insan Cenâb-ı Hakkın hıfz ve himayesinde bulunmak ni’metine mazhar olmuştur; artık onun için korku, endişe, üzüntü, yılma, usanma vesâire gibi şeyler bahis mevzuu olamaz.

Səs yoxdur