Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 294
(281-398)

Bu acib asrın bu acib hastalığına ve dehşetli marazına karşı, Kur’ân-ı Mucizül-Beyânın tiryak-misal ilâçlarının nâşiri olan Risâle-i Nur dayanabilir ve onun metin, sarsılmaz, sebatkâr, hâlis, sâdık, fedakâr şâkirdleri mukavemet edebilir. Öyle ise, her şeyden evvel onun dâiresine girmeli; sadâkatle, tam metanetle ve ciddî ihlâs ve tam itimadla ona yapışmak lâzım ki; o acib hastalığın te’sirinden kurtulsun.


SAİD NURSÎ


* * *


Hâfız Ali’nin kendi üstadı hakkında, benim haddimden pek çok ziyâde isnad ettiği meziyet ve ma’sûmiyeti, onun ma’sûm lîsaniyle, hakkımda medih olarak değil, bir nevi duâ olarak tasavvur ediyoruz. Hem Hâfız Ali’nin, Sav gibi yerler, karyeler ve Isparta bir Medrese-i Nuriye hükmüne geçmesi ve Risâle-i Nur’un sâdık şâkirdleri, hârikulâde olarak günden güne yükselmeleri ve tenevvür etmeleri bizleri, belki Anadolu’yu, belki Âlem-i İslâm’ı mesrur, müferrah eden bir hakîkatlı haber telâkki ediyoruz. Âhirdeki “Muhbir-i Sâdık’ın haber verdiği gibi, ma’nevî fütûhat yapmak ve zulümatı dağıtmak, zaman ve zemini hemen hemen gelmektedir.” diyen fıkrasına, bütün ruh u canımızla Rahmet-i İlâhîye’den duâ ile niyaz ediyoruz, temenni ediyoruz.

Fakat biz Risâle-i Nur Şâkirdleri ise; vazîfemiz hizmettir, vazîfe-i İlâhîyeye karışmamak ve hizmetimizi onun vazîfesine bina etmekle bir nevi tecrübe yapmamakla beraber, kemmiyete değil, keyfiyete bakmak, hem çoktanberi sukut-u ahlâka ve hayat-ı dünyeviyeyi, her cihetle hayat-ı uhreviyeye tercih ettirmeye sevkeden dehşetli esbab altında, Risâle-i Nur’un şimdiye kadar fütûhatı ve zındıkanın ve dalâletin savletlerini kırması ve yüzbinler biçârelerin îmanlarını kurtarması ve biri yüze ve bazen bine mukabil yüzer ve binler hakîki mü’min talebeleri yetiştirmesi; Muhbir-i Sâdık’ın ihbarını aynen tasdik etmiş, vukuatla isbat etmiş ve ediyor. Ve inşâallah hiçbir kuvvet Anadolu’nun sînesinden onu çıkaramaz. Tâ âhirzamanda, hayatın geniş dâiresinin asıl sâhibleri, yâni Mehdi ve şâkirdleri, Cenâb-ı Hakk’ın

izniyle gelir; o dâireyi genişlettirir ve o tohumlar sünbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah’a şükrederiz.

SAİD NURSÎ


* * *
Səs yoxdur