Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 320
(281-398)

Husûsan âhir ömrümde böyle kıymetdar ma’nevî evlâdları ve yüzer Abdurrahman’ları bulmak, benim için dünyada Cennet hayatı hükmüne geçiyor. Geçen Ramazan-ı Şerif’de, hastalık münâsebetiyle, herbir kardeşim, benim hesabıma bir saat çalışmasının büyük bir neticesini aynelyakîn ve hakkalyakîn gördüğümden, böyle duâları reddedilmez ma’sûmların ve mübârek ihtiyarların ve üstadlarının benim hesabıma olan duâları ve çalışmaları, benim Risâle-i Nura hizmetimin uhrevî bir netice-i bâkıyesini dünyada dahi bana gösterdi.



Kardeşiniz
Said Nursî


* * *

ISPARTAYA GÖNDERİLEN BİR FIKRADIR

Risâle-i Nur, kendi sâdık ve sebatkâr şâkirdlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymetdar neticeye mukabil; fiat olarak, o şâkirdlerden tam ve hâlis bir sadakat ve dâimî sarsılmaz bir sebat ister. Evet Risâle-i Nur, on beş senede medresede kazanılan kuvvetli îman-ı tahkikîyi, on beş haftada ve ba’zılara on beş günde kazandırdığına, yirmi bin zât, tecrübeleriyle şehadet ederler. Hem “İştirâk-i a’mâl-i uhreviye” düstûriyle, herbir şâkirdinin her bir günde binler hâlis lîsanlariyle edilen makbul duâları ve binler ehl-i salâhatin işledikleri a’mâl-i salihanın misil sevablarını kazandırıp herbir hakîki sâdık ve sebatkâr şâkirdlerini, amelce, binler adam hükmüne getirdiğine delil, kerâmetkârane ve takdirkârane İmâm-ı Ali’nin üç ihbarı ve kerâmet-i gaybiye-i Gavs-ı Âzam’daki tahsinkârane ve teşvikkârane beşareti ve Kur’ân-ı Mu’cizül-Beyân’ın kuvvetli işâretleri, o hâlis şâkirdlerin ehl-i saadet ve ehl-i Cennet olacaklarını pek kat’i isbat ederler. Elbette böyle bir kazanç, öyle fiat ister. Mâdem hakîkat budur, Risâle-i Nur dâiresinin yakınında bulunan ehl-i ilim ve ehl-i tarikat ve sofî-meşreb zâtlar, onun cereyanına girmek ve ilim ve tarikattan gelen sermayeleriyle ona kuvvet vermek ve genişlemesine çalışmak ve şâkirdlerini teşvik etmek

Səs yoxdur