Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 317
(281-398)

Teşrin-i sâni otuzuncu gün, bin üç yüz elli sekizde Karadağ başına çıkıyordum. İnsanların, husûsan Müslümanların bu teselsül eden helâketleri ve hasaretleri ne vakitten başladı ve ne vakte kadardır, hâtıra geldi. Birden, her müşkilimi halleden Kur’ân-ı Mu’ciz-ül-beyân, Sûre-i ’yı karşıma çıkardı. Bak! dedi. Baktım. Her asra hitab ettiği gibi, bu asrımıza da daha ziyâde bakan



Âyetindeki



makam-ı cifrîsi bin üç yüz yirmi dört edip, hürriyet inkılâbiyle başlayan tebeddül-ü saltanat ve Balkan ve İtalyan Harbleri ve Birinci Harb-i Umûmî mağlûbiyetleri ve muâhedeleri ve Şeâir-i İslâmiyenin sarsılmaları ve bu memleketin zelzeleleri ve yangınları ve İkinci Harb-i Umûmî’nin zemin yüzünde fırtınaları gibi semavî ve arzî musîbetler ile hasâret-i insaniye ile



Âyetinin, bu asırda dahi bir hakîkatı, maddeten aynı tarihiyle gösterip, bir lem’a-i i’cazını gösteriyor.



âhirdeki , ( ) sayılır. Şedde sayılır ise; makam-ı cifrîsi bin üç yüz elli sekiz olan bu senenin ve gelecek senenin aynı tarihini göstermekle, o hasâretlerden, bâhusus ma’nevî hasâretlerden kurtulmanın çâre-i yegânesi, îman ve a’mâl-i sâliha olduğu gibi; ve mefhum-u muhalifiyle o hasâretin de sebeb-i yegânesi, küfür ve küfran, şükürsüzlük, yâni îmansızlık ve fısk ve sefahet olduğunu gösterdi. Sûre-i ’ın azamet ve kudsiyetini ve kısalığıyle beraber gâyet geniş ve uzun hakâikın hazinesi olduğunu tasdik ederek Cenâb-ı Hakk’a şükrettik.

Evet Âlem-i İslâm’ın, bu asrın hasareti olan bu dehşetli İkinci Harb-i Umûmî’den kurtulmasının sebebi, Kur’ân’dan gelen îman ve a’mâl-i sâliha olduğu gibi; fakirlere gelen acı açlık ve kahtın sebebi,

Səs yoxdur