Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 370
(281-398)

Birinci Hakîkat: Usulüd-dîn ve ilm-i kelâmın dâhî ulemâsının ve hükema-i İslâmiyenin gördükleri ve hadsiz bürhanlarla isbat ettikleri hudus ve imkân hakîkatlarıdır. Onlar demişler ki: “Mâdem, âlemde ve herşeyde tegayyür ve tebeddül var, elbette fânidir, hâdistir, kadim olamaz. Mâdem hâdistir, elbette onu ihdas eden bir Sâni var. Ve mâdem herşey’in zâtında vücûdu ve ademi, bir sebeb bulunmazsa müsavidir, elbette vâcib ve ezelî olamaz... Ve mâdem muhal ve bâtıl olan devir ve teselsül ile birbirini îcad etmek mümkin olmadığı kat’i bürhanlarla isbat edilmiş, elbette öyle bir Vâcibül-Vücûd’un mevcûdiyeti lâzımdır ki: Nazîri mümteni’, misli muhal ve bütün maadası mümkin ve mâsivası mahlûku olacak.”

Evet hudus hakîkatı kâinatı istilâ etmiş, çoğunu göz görüyor; diğer kısmını akıl görüyor. Çünkü: Gözümüzün önünde her sene güz mevsiminde öyle bir âlem vefat eder ki; her birisinin hadsiz efradı bulunan ve herbiri zîhayat bir kâinat hükmünde olan yüz bin nevi nebatat ve küçücük hayvanat, o âlem ile beraber vefat ederler. Fakat o kadar intizam ile bir vefattır ki; haşir ve neşirlerine medâr olan ve rahmet ve hikmetin mu’cizeleri, kudret ve ilmin hârikaları bulunan çekirdekleri ve tohumları ve yumurtacıkları baharda yerlerinde bırakıp, defter-i a’mallerini ve gördükleri vazîfelerin programlarını onların ellerine vererek, Hafîz-i Zülcelâl’in himayesi altında, hikmetine emanet eder; sonra vefat ederler. Ve bahar mevsiminde, haşr-ı âzamın yüz bin misali ve nümûne ve delilleri hükmünde olarak o vefat eden ağaçlar ve kökler ve bir kısım hayvancıklar, aynen ihya ve diriliyorlar. Ve bir kısmının dahi, kendi yerlerinde emsalleri ve aynen onlara benzeyenleri îcad ve ihya olunuyor. Ve geçen baharın mevcûdâtı, işledikleri amellerin ve vazîfelerin sahifelerini ilânat gibi neşredip


âyetinin bir misalini gösteriyorlar.

Hem; hey’et-i mecmûa cihetinde, her güzde ve baharda büyük bir âlem vefat eder ve taze bir âlem vücûda gelir. Ve o vefat ve hudus, o kadar muntazam cereyan ediyor ve o vefat ve hudusta, gâyet intizam ve mîzanla o kadar nevilerin vefiyatları ve hudusları oluyor ki;

Səs yoxdur